Kaçıncı kez bilmem yine İlk bahar geldi,
hoş geldi.
Herkes yaşı kadar ilk baharları yaşadı, yaşıyor
Eski baharları düşünerek, kıyaslayarak.
Kah mutlulukla, kah kahrederek.
Kah yine mutluğunu bir sonraki ilkbahara erteleyerek.
Umutların mevsimi ilkbahar,
Ağaçlar yeşillendikçe, çiçekler açtıkça, kuşlar öttükçe, gökyüzünde gökkuşağını gördükçe biz, umutlarımız hep var olacak.
Umutlarına sarılan herkes, yarının daha gelmediğinin farkında olup anın kıymetini bilmekte.
Hep yarın, yarın, diyenler ise, yarına dair beklentilerinde azap içinde yok olmakta.
Umutlarını hep yarınlara ekenler, bugünden de biçmeye çalışırlar.
Ama işte "evdeki hesap yarına uymadı", misali.
Pek kimse beklentilerine cevap bulamaz.
Hayat işte tıpkı baharlar gibi, görebilene.
Bazen de tıpkı kış gibi umut etmeyi bırakana
Dışarısı çok sıcaktır belki ama, ruh donuyordur çünkü umudu yok olmuştur.
Umut ettikçe, umutları çoğalır insanın.
Su kuyusu misali, kuyudan su çekersiniz hep içinizde soru işareti oluşur.
"Acaba su biter mi" diye.
Bitmez su, tam tersi suyu kötü amelleriniz için kullanmazsanız, su bitmez hep gelir, çoğaldıkça çoğalır.
Tıpkı umutlarımız gibi.
Umut ettikçe, umutlarımız çoğalır.
Zaten onlardan alıyoruz gücümüzü.
Hele ki ilkbahar, müthiş bir mevsim.
İnsana ilham veren,
"yarın daha güzel olacak" diye sürekli fısıldayan.
İlkbaharın hangi renk tonunda, tutuklu kaldınız?
Belki ağaçların yeşilinde ya da lalelerin kırmızısında hayal kurdunuz, belki de çiğdemlerin sarısında iyi ki dediniz, belki de papatyaların beyazında dinlendiniz.
Ama en güzeli gökyüzünün ve denizlerin mavisinde gizli, huzurun en güzel hali işte orada saklı.
Her daim bir umut vardır
Aylin Özgür