‘‘Anın bestesi, az sonraya veya yarına ertelenmeyecek kadar kıymetlidir.’’
Dağınık piyano klavyeleri gibi hayatımız.
Toparlayıp hepsini beste yapıp, motivasyon melodimizi çalmak istiyoruz.
Nedense bir türlü mümkün olmuyor. Zaman mı izin vermiyor yine?
Oysa herkesin kendi yaşamı, kendi bestesi var.
Bir klavye oraya düşüyor, RE notası nerede?
Mİ notasını kim aldı? SOL notası az önce buradaydı, ama şimdi yok.
Hepsini arayıp bulduktan sonra yerlerine yerleştirmem gerek,
ardından da yazdığım hayat bestemi piyanomda çalmam gerek!
İlk tona basıyorum. Hayır olmadı, hatır kollar gibi hiç kendi gibi olamadı.
Ritimler hiç uymadı. Onun, bunun, şunun verdiği fikir gibi deneyeyim.
Hangi notadan başlamam gerek Mİ notasından mı?
Yok bu hiç olmadı, detone oldu sanki.
Değerli bir anın bestesini yazıp prova yapmam gerek.
Her şey yazdığım gibi mi? Var mı, eksik gedik?
Bu beste, anın bestesi gibi az sonraya veya yarına ertelenmeyecek kadar kıymetlidir.
Hayatın dağınık klavye notalarını bulup ‘‘sil baştan’’ başlayacakken, yine anları şaşırıp az öncenin bestesini çalarken buluyoruz kendimizi.
DO, RE, Mİ diyerek çalsak ne olacak ki sanki?
Ezbere yaşıyoruz, bir türlü olağan olamıyor, mutluluğu yakalayamıyoruz.
Yarına dair planlarımız mutlu etmiyor ki yarının bestesi mutlu etsin bizi.
DO ile başlayıp, DO ile biten bir beste planlasak, ne olacak?
Yarının bitmeyen planlarıyla, yarına uymayan ritimlerle anımız yine boşa geçti.
Bizler istiyoruz ki yarınlarımız 4/4 olsun, ama bestemiz anca 2/4 ritim kalıbında...
Aylin Özgür