Herkesin beklediği Amerika seçimleri yapıldı ve sonuçlarının yansımaları herhalde yakında bütün ülkeler kendi politikaları karşılığında hissetmeye başlar.
Yükseliş içinde olan farklı değerler ve durumlar ortaya çıktığında bazı ülkelerde aşağıdaki masal gerçek olmaya başlayacak sanki…
İlkokul çocuklarına ABD ve İngiltere’de okutulan Rus kökenli bir halk masalı var.
“‘KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK’”
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister, hiçbiri yardım etmez, kırmızı ibikli küçük tavuk mecburen iş başa düştü der,
Kendisi eker,
Kendisi büyütür,
Kendisi hasat eder,
Kendisi değirmene taşır,
Kendisi un yapar,
Neticede ekmek yapar…
Mis gibi ekmek kokusu etrafa yayılır. Kırmızı ibikli küçük tavuk “beraber yiyelim mi?” diye sorar.
O hiç yardım etmeyen öbür hayvanların ağzı sulanır, “eveeeet yiyelim” derler.
Kırmızı ibikli küçük tavuk acı acı gülümser, “yok öyle yağma” der, bir lokma bile vermez.
Bu masalda çocuklar kıssadan hisse çıkarır, ders alır.
Çalışmayana, üretmeyene, karnını doyurmak için başkasından medet umana bu dünyada ekmek olmadığını kavrarlar.
Emek ve alın terinin önemini anlar.
Herkes çocuk değil tabii…
Büyüklerin de okuması için bu masalın bir de başka versiyonu yazılmış.
Büyükler ve yöneticiler de anlasın diye!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, gezinirken buğday tanesi bulur, o buğdayı tarlaya ekebilmek için çiftlikteki öbür hayvanlardan yardım ister.
Ördek, “sen buğdayı filan boş ver, sana kahve tohumu satayım, acayip para kazanırsın, istediğin kadar buğday alırsın” der.
Domuz, “sen buğday yerine kahve ek, nasıl satarım diye merak etme, ben senin adına pazarlarım” diye seslenir.
Fare, iyice cesaretlendirir, “buğdayla uğraşma, kahve ekebilmen için istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Kırmızı ibikli küçük tavuğun aklına yatar.
“Kahve üretiminden anlamam ki, nasıl yapacağım” diye sorar.
Ördek, “sana gübre satayım, çok çabuk büyür” der.
Domuz, “böceklerden korumak için ilaç satayım” diye seslenir.
Fare, gene finansal açıdan yaklaşır, “gübre ve ilaç alabilmen için sana istediğin kadar borç vereyim, ufak ufak ödersin” diye akıl verir.
Neticede hasat vakti gelir. Kırmızı ibikli küçük tavuk “şimdi ben ne yapacağım bu kahveyi” diye sorar.
Ördek, “paketlemek için benim fabrikama getirebilirsin” diye akıl verir.
Domuz, “kusura bakma, herkes kahve ekti, fiyatlar acayip düştü, senin kahve beş para etmez” diye seslenir.
Fare ise, “borcunu öde artık” der!
Kırmızı ibikli küçük tavuk, tarlasını kaptırdığını fark edince…
“Aç kaldım, ekmek verecek yok mu” diye ağlar.
Ördek, “ekmek kolay da, alacak paran var mı” diye sorar.
Domuz, “herkes kahve ekti, buğday karaborsaya düştü, kusura bakma istersen ekmek yapman için sana ithal buğday tohumu satayım” der.
Fare ise avukatıyla gelir, “borcuna karşılık tarlanı haczetmek zorundayım, uslu tavuk olursan artık benim olan tarlamda yevmiyeyle çalışıp buğday yetiştirmene izin veririm” diye akıl verir.
Maalesef kırmızı ibikli küçük tavuk, eskiden kendisine ait olan tarlada, artık ırgat olarak çalışmaktadır.
Yevmiyeyi almaya gittiğinde ördek, domuz ve farenin aslında senelerdir aynı şirketin ortağı olduklarını öğrenir.
Böyledir bu işler.
Dünyanın en bereketli topraklarına sahip olan, kendi kendine yeten, aynı anda dört mevsimi yaşayan toprakları olan güzel ülkemizde ve hatta diğer güzel ülkelerde bile gün gelir, olmaz dediğin olur…
Yaşananlar tanıdık geliyor mu?
Bilmiyorum…
Esen Kalın