Bu aralar, ruhum beni bir yerlere çekiştirip duruyor.
Ya yarım bıraktığım işleri işaret edip, "bitir" diyor ya da bana daha önce görmediğim bir şeyi deneyimlememi istiyor.
Nedenini bilmiyorum bir süredir, ruhum bir şeyi kovalıyor gibi ya da görünmeyen bir güç onun peşinde.
Tuhaf bir durum, hem merak ediyor insan hem de olanı olduğu gibi kabulleniyor, soru yok sorgu yok
Sanki "neden" diye başlayan cümleleri çoktan tüketmişiz gibi.
Bir nehir boyuna oturmuş ikimiz de birbirimize bakıyoruz, kim kim?
Ben ve ruhum, tabii ki de.
Sanki bana bir şey söylemek ister gibi, ama dur neden susuyor ve sadece akan suya bakıyor ki?
Ne demek istiyordu kim bilir bana.
Çok derin bakıyor bana, "bu sene leyleklerin gelişini gördün mü sen? Ben ise, nehrin en derin yerine bakarak.
"Onları her an görüyorum hatta kışın göçmeyen leylekler bile gördüm ben, ayrıca yerlerini de biliyorum, ilginç değil mi?
Ruhum ise, " hayır küçüğüm ilginç değil her şey göç eder bu dünyadan, her şey dönüşümlü olarak bu dünyada var olmalı.
İyi ve kötü, beyaz ve siyah, mükemmel ve hatalı, bunlara daha çok kelime de eklenebilir.
Herkes, her şey gelir bu dünyaya, bu dünyadaki ödevini bitirince asıl evine geri döner."
Ruhum neden bunlardan söz ediyor diye hiç düşünmedim yine benimle felsefe yapıyor sandım.
Öyle ya, arada beni dürtüp bu olaya birde bu yönden bak diyen bir rehber o benim için.
Bana derin derin bakmaya devam ediyor ve,
"sana bir şey göstermek istiyorum, ister buna simülasyon de, ister başka bir şey
Sana öldüğün günü göstereceğim, bunu kimse yapmaz ama ben yapacağım, neden biliyor musun seninle bu hayatı yaşamak güzeldi hiç sıkılmadım, bıkmadım ama sende öyle.
Yoksa bıktın mı?" deyip, benden cevap bekliyor.
Benim cevabım, " bazen başka bir dünyada olmayı istediğim anlar oldu, bunları zaten biliyorsun, bana ne gösterecektin?
Ruhum, "sakin olacaksın ama, şimdi kapat gözlerini ve bir cenaze gördüğünü var say, kalabalık ya da değil buna sen karar ver, hüzün var her yerde.
Ama sen yani ben bir ağaç dalına oturmuş cenazeyi izliyoruz.
İnsanların yüzlerini görüyorsun ve kendini tuhaf hissediyorsun
Bir yandan endişelisin, bir yandan ise huzurlu."
Ağzımdan hemen " nihayet dinleneceğim" cümlesi dökülüyor. Dünya herkesi öyle bir yoruyor ki."
Kendi cenazemi bir ağaç dalına oturmuş izliyorum, kimse beni fark etmiyor.
Herkes kendi dünyasında kendi anında o anda.
Ben ise zamanda ilk kez kaybolmuyorum, ilk kez zamanla yarışmıyorum. Her şeye zamanım varmış gibi hissediyorum ama çok geç artık.
İzlemeye devam ediyorum
Uzaktan ne boş bir dünya geliyor insanın gözüne.
Bu dünyayı da yaşadık biz, ne yaşadık ki?
Daha çok onu deneyimleyip ders aldık.
Ruhum beni yönlendiriyor, "yanına iki varlık gelecek seni önce karanlık bir tünelden geçmen için yardım edecekler.
Endişe etme, diyor ruhum."
Anlamıyorum bu simülasyon çok gerçekçi, kendimi tuhaf hissediyorum
"Bunlar şimdi mi gerçek olacak, yoksa daha zamanı var mı?", sorusunu dökülüyor dilimden
Cevap için hem korkuyorum hemde sabırsızlanıyorum sanki.
Cevap, "sonra" oluyor
İlk kez kendimle derin bir iletişim halindeyim
Hem derin, hem hayal hem de rüya gibi.
Ruhum, ardından farklı şeyler deneyimleyeceksin" deyip benim gözlerimi açıyor..
İster miydin, bu dünyaya veda etmek?" diye soruyor birden
Ben ise, "az önce sen herkes gelir ve gider dedin, diyorum.
"Herkesin bir görevi bu dünyada tamamlayınca, evet gider" diyor tekrar yenileyerek
Ben nehre akan suya bakmaya devam ediyorum o ise bana ve son olarak ekliyor, "senin daha görevlerin bitmedi" bitseydi seninle ben değil başkası konuşuyor olurdu.
Bazen iyi gelir insana farklı taraflardan bakmak
Çünkü koşturmalı bir hayatın içinde buna pek fırsat kalmıyor, malum, görevler ve üstlendiğimiz roller.
Her daim bir umut vardır
Aylin Özgür