Hepimizin var bir kiraz mevsimi.
Ağaçlar ile İnsanlar arasında hep bir benzerlik vardır.
Öyle ki her birimizin var, yapraklanıp çiçek açtığı anlar.
Kısaca, bizden beklenenin dışında kendimizi bulduğumuz anlar bunlar.
İnsanlar yaşadıkça, öğrendikçe olgunlaşır.
Kısaca, yapraklanıp, çiçeklenip, meyve vermek gibi…
Meyve vermeyi, sen oldun artık, öğrendin işte bu da meyvesi diyen bir durumu da çağrıştırabilir.
Kısaca biz ona tecrübe diyoruz.
İnsan, bazen böyle anlarda, öyle tecrübeler yaşıyor ki kabuğunu bile kırması gerekebiliyor.
Hele “yapmam, etmem” dedikleriyle sürekli karşılaşması, hayat ile gizli anlaşma yapmış gibi.
Ağaçlar belki kök saldığı yerde duruyor, ama büyümeye devam ediyorlar.
Kökleri çoğalır, yaz geldiğinde dal budak salarak daha da coşkuyla çiçeklenir, akabinde de meyvesi olur.
İnsanlar da öyle beklenmedik anlarda bilgilendikçe ve hayatı içselleştirerek yabani hayattan ders aldıkça, çiçeklenip aşkla kanat çırpıyorlar.
İnsan zaman içerisinde kendi öğrendiği deneyimlerini, bilgi birikimini başkaları ile paylaşır. Doğayla bütünleştikçe meyve vermeye başlar.
Bilgi paylaştıkça, hayat güzelleşir.
Ağaçlar sadece bir kez çiçek açıp meyve verip kurumuyor
Uzun yıllar dayanıyor.
Belki arada rüzgâr hırpalıyor.
Ki biz de hırpalanıyoruz.
Yaşam yolunda, yaşam rüzgârları ile Don Kişot misali her anımız mücadeleyle geçiyor.
İnsanlar da hayatları boyunca hep öğreniyorlar ve öğrendikçe olgunlaşıyorlar.
Tek şart, öğrenmeye açık olmak.
Kimi “benim yaşım gitmiş ne işim var okumakla, öğrenmekle” der durur.
Kimi bıkmadan usanmadan okur, sorar, sorgular ve araştırır.
Hayatın her an’ı öğrenmek ve deneyimlemek ile ilgili aslında.
Öğrenmenin yaşı yok, ancak öğrenmeye kapalı olmak bir tür sosyal körlüktür!
Hepimizin var bir kiraz mevsimi.
Bu illa Haziran ya da Temmuz ay’ı olacak diye bir durum yok.
Her an, her dakika olabilir.
Hayatımızın her an’ı bir kiraz mevsimi…
Kimi kardelen mevsiminde açtırır çiçeklerini, kimi zemheri ayında.
Çocukluğumda en çok kiraz ağacını severdim.
Ağaca tırmanır illa en uç noktasına kadar ulaşır etrafı gözlerdim. Dünya’ya oradan bakmak, değişik gelse de zaman ötesi düşlere alıp götürürdü.
Bir ağacın, bir çiçeğin gözüyle dünyayı seyre dalmak hayatı daha güzel anlamlandırırdı.
Çocukça belki ama huzur veren anlardan birisiydi.
Ne vakit meditasyon yapsam, Kiraz ağacım hep karşımda gülümser gibi dallarıyla alkışa durur.
İnsanlar ile ağaçlar arasında meğerse ne çok farklı bir benzerlik varmış.
Bunu dünyaya çocuk gözüyle bakan, gözlemleyen anlayabilir.
Ağaçların da var hisleri.
Gerçi günümüzde insanlar kimsenin hisleri ile ilgilenmiyor
Yerini bencil duygulara bırakmış her bir can, "ben önemliyim diyor."
Oysa bize dünyanın kaç bucak olduğunu anlatırken, asıl gerçeği öğretmediler…
Onca karmaşa arasında insan kendi ruh ikizini ararken, bazen bir kiraz ağacında kendini bulur.
O halde hapsolduğunuz yalnızlığınızdan çıkın ve bilin ki her daim bir umut vardır.
Aylin Özgür