(Bir öykü)
Kahvede kart oynarken acıktığımı fark edip evin yolunu tuttum.
Küçük çocuğum vardı ama ben hala kendimi baba gibi hissetmiyordum.
Aynı zamanda eşimin benden günden güne artan beklentileri beni gittikçe asabi yapıyordu.
Bana ne evlendiysem, bana ne çocuğum varsa.
Ben hayatımı yaşamak istiyordum.
Her istediğim yapılmalı, sözümün üzerine laf olmamalıydı.
Ben çalışmıyordum, çalışmaya da niyetim yoktu, eşim bana bakmak zorundaydı.
Hem çalışmak hemde evde işleri yapmalıydı
Çocuğa bakacak insan bulunurdu nasılsa
Büyükler neden vardı, torun torun diye, diye baskı yapmadılar mı sanki
Eve gittiğimde eşim çocuğu da almıştı anasından acelesi varmış gibi.
Çocuğumuz huysuzdu sesini duymaya tahammülüm yoktu
Kucağıma almak gibi isteğim de olmadı hiç
Eşim çok severdi onu, eline aldığı an ben illa eşime bir şey derdim ya da isterdim.
Sürekli çocukla igilenmemeliydi, ben daha önemliydim.
- Evdesin demek, açım ben, dedim
- Yemek hazır olmak üzere, 5 dakikası var, sen bugün iş bakmaya gittin mi? Tek maaş yetmiyor görüyorsun annemler olmasa zor getiririz ay sonunu.
- Gittim gittim haber vereceğiz dediler, hadi yemek yiyelim, deyip konuyu kapatıyordum
- Tamam tut biraz çocuğu bende sofrayı kurayım
- Bırak yere, ellerimi yıkamam gerek, deyip lavabonun yolunu tutuyordum
Her seferinde bana iş buyuruyor, evin reisi kim unutuyordu yine
Sinirli sinirli oturdum masaya.
Yemeği koydu önüme ve ben bir kaşık aldım yemek yine tuzsuz olmuştu,
kim bilir kaçıncı kez, sinirlerim gerildi o da tuzluğu aldı eline tuz serpecekti yemeğine, elimin tersiyle ıttim eşimi
Yere doğru savruldu kafası yerde duran açık fayans kutusuna çarptı günlerdir orada duruyordu guya yapacaktım fayansları banyodaki duvara yapıştıracaktım,
haftalardır koli aynı yerinde duruyordu beni bekliyordu ama benim hiç onları yapıştırmak gibi niyetim olmadı hiç. Gelsin yapsın biri, bana neydi.
Sürekli olarak
- Onları kim getirdiyse yapsın, diyordum
Cansız bir şekilde yerde uzanan eşime bakıyordum,
- Kalk hadi, yemeği tuzsuz yapma diye kaç kez dedim sana, bir şey olmadı, kalk hadi çocuğa bak huysuzlandı
yine, demeye başladım bir yandan da eşime ayakla dokundum kımıldamıyordu, ne olmuştu ki?
Nefes de almıyordu, ne yapacaktım şimdi
Öğrenirlerse hapse mi girecektim şimdi ben?
Olamaz dedim, ben orada yapamazdım, el bebek gül bebek büyüdüm ben.
Evet eve polis çağırmalı ama bunu kimse duymamalıydı.
Çocuğun eline süt şişesini verip susmasını sağlayıp evdeki çöpü alıp dışarı çıktım, ekmek alıp gelecektim
Masayı topladım sanki hiç oturmamış gibi, yere de sabun serpiştirdim, guya eşimin ayağı kaydı düştü diye düşünmelerini istiyordum.
Ekmek aldım fırıncıdan, para üstünü almaya unuttum, biraz evin yolunu uzatarak eve ulaştım. Kapıyı açtım ve eşim hala yerde yatıyordu bastım yaygarayı herkes başıma toplandı.
- Ne oldu burada? Neden eşin yerde diye sorup durdular
- Ben ekmek almaya gittim, bilmiyorum ne oldu geldiğimde yerde yatıyordu, ambulans çağıralım bir an önce, dedim
Ben annemi aradım çocuğu alsın diye
- Anne karım düşmüş bayıldı mı ne oldu bilmiyorum ayağı kaymış olmalı, ambulans çağırdım çocuğu sen al bak bari.
- Eşime ne oldu bilmiyorum deyip ambulans beklemeye başladım.
Bir yandan çocuk ağlıyor bir yandan da iç sesim susmuyordu
Ben seviyordum oysa eşimi neden böyle bir şey yapmıştım
İçim sızlamaya başladıysa da
Zihnim, eş mi yok sana boşver sen işine bak diyordu.
Oğlumu atardım anneme yeni birisiyle evlenirdim nasılsa
Hem erkekler değerli bu ülkede kadınlar değil
Öyleydi değil mi?
Hep bize dediler ya adamsın, erkeksin, evin direği, delikanlı
Ya kızlara ne öğrettiler?
Sus, çalış, hizmet et, temizle, yemek yap ama tuzunu iyi ayarla yoksa bir adamın bir tokadıyla ölebilirsin
Sahi onların Can'ı can değil miydi?
Oysa dünyaya can getiren onlardı, biz ne yapıyorduk ki
Sadece dayılanmak?
Her şeyi hazıra beklemek hakkımızdı bizim
Dünyanın en güçlü varlıkları bizdik
Oysa bir o kadar zayıf, bilsek, bilmiyorduk.
Bilseydik zaten evlerimizin kıymetini bilirdik.
Aylin Özgür