Bu fotoğrafı hikâyemde paylaşıp, “bakır cezvede pişen kahve sevenler?” Diye de sormuştum.
İki kişi haricinde birçok arkadaşım “evet” kısmını işaretlemiş.
Aslında bir makina var evde, içine malzemeleri koyup, haznesine yerleştirip düğmeye basınca, kaynatıp köpürtüp elinize veriyor, büyük kolaylık tabii…
Bizimki zaman içinde sanki telvesini üste çıkardı, teklemeye başladı, düğmesine bir daha basmak gerekti derken, bir gün çekmecede diplerde bir yerlerde duran bakır cezveyi çıkarttım.
İlk zamanlar biraz zor geldi, alışmışım tabii makinada çarçabuk kahve yapmaya.
Bakır cezvecik geç ısınıyor, ağır ağır pişiyor ama şimdilerde daha keyifli geliyor bana.
Sanki bir küçük kahve törenindeyim.
İçmekte yaşadığım keyfi, pişirirken de hissediyorum.
Kendimle düşünme zamanı gibi.
Kahvenin cezvede lezzetlenme sürecinde bir müzik açıyorum bazen, ocağın yanındaki çiçeğin yapraklarını seviyorum, yayılan kokuyu içime çekiyorum, köpüğünün kabarmasını bekliyor, fincanlara pay ediyorum.
Sonra bir kez daha kabardı mı tamamını yavaş yavaş döküyorum.
Tüm süreci “sabır durağında” bu küçük cezveyle yaşıyoruz.
Elbet acele zamanlarımda “makinaya hadi bir kahve yap da içelim” dediğim oluyor ama bunun keyfini, tadını vermiyor.
Belki de ben öyle hissediyorum bilmiyorum…
En modern makinanız da olsa bir küçük cezveniz olsun köşenizde.
Kafanızdaki dumanları dağıtmak istediğinizde bir deneyin dilerseniz…
Sözün sonu, bu yazım tüm kahve severlere olsun…
Her ne şekilde pişirirseniz sağlıkla, afiyetle için efendim, ferah kahveleriniz olsun…