1938 yılından beri 10 Kasımlarımız hüzünlü geçer bizim…
Her yıl bu günde, saat 9’u 5 geçe, nerede olursak olalım, şöyle bir durup Onu anarız.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk değerli büyüğümüz ve Ona çok şey borçluyuz.
Sadece ülkemizin değil, dünyanın en bilinen ve saygı gören, sevilen liderlerinden biri…
Atatürk nasıl bir insandı?
Nasıl bir liderdi?
Neler yaptı ki bu denli sevilip sayılıyor?
Yıllar geçtikçe değeri daha çok anlaşılıyor?
Anıtkabir ziyaretimde, müzeyi gezerken, Atatürk’ün okuduğu kitapları incelerken, yurt içinden ve yurt dışından gelenlerin Ona olan sevgisini izlerken bu soruların izlerini sürüyorum…
Bir insan onca savaş ve koşturma sırasında, yeni bir devlet inşa ederken 4 bine yakın kitabı nasıl okur, üstüne bir de 14 kitap yazar?
Altlarını çizmiş, cümlelerin yanlarına notlar almış.
Giysileri özenli.
Bazılarının modelini kendisi çizermiş…
Müzede Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığı, yeni Türkiye’nin nasıl kurulduğunun anlatımlarına bakıyorum;
o kadar büyük savaşın üstüne yeni bir ülkenin inşası için fabrikalar, üniversiteler, okullar, barajlar, enstitüler kurmuş. Tarımdan, sanayiye, tarihten, sanata, eğitime, adalete her bir alanı ince ince düşünüp hayata geçirmiş.
Hem güçlü, öngörülü bir asker, hem bir ağaç kesilmesin diye koca binayı yerinden yürüttürecek kadar ince düşünceli bir insan.
Çocuğa, gence, kadına, yaşlıya, köylüye ayrı ayrı değer veren gerçek bir lider…
Tüm bunların yansımalarını Anıtkabir gezimde görüyorum. Eli bastonlu dedeler, elinde çiçekle gelen çocuklar, gençler, kadınlar, toplaşıp gelen Kıbrıs Gazilerimiz, aynı dili konuşmadığım başka ülkenin insanları, bir sonbahar gününde hep birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyaretteyiz.
Sevgimiz, saygımız, hayranlığımız bir, büyük…
Bu topraklardan, dünyadan derin izler bırakarak bir Başkumandan, bir insan geçmiş.
Ruhun şad olsun Mustafa Kemal Atatürk…
Saygı ve rahmetle anıyoruz seni…
Gerçek mânâda anlayabilmek ve tanıyabilmek umuduyla…