Bir miktar unu suyla karıştırıp, içine biraz tuz ve maya katıp yoğursak, hamur mayalanınca da tepside şekil verip fırına atıversek…
Kabarıp kızarınca, ortalığı mis gibi saran ekmeğimiz hazır...
Bundan yaklaşık 22.000 yıl önce ekmeği ilk bulan topluluklar da tahılı taşla ezip, un yapmışlar, suyla katıştırıp köz kömür ateşinde pişirmişler.
Ekmeğin içine mayayı Mısırlılar katmaya başlamış.
Bu kutsal nimet yapıla yapıla zaman içinde bugünkü lezzet ve zenginliğe ulaşılmış…
Tarihsel süreçte ekmek, devletlerin ve büyük siyasi birliklerin gelişimini ateşleyen evrimsel bir kıvılcım olmuş adeta.
Bu yaşadığımız dönemde de bizim gibi toplumlar için hâlâ çok değerli…
Ekmeğin fiyatı arttıkça içimiz cız ediyor.
Günde 5-6 ekmek ve daha fazlası evine giren, girmek zorunda olan evler var.
Sadece ekmek zeytinle, çayla doyan canlar…
Çocukken yerde görsek öpüp alnımıza değdirir, ayak basmayan bir yere koyardık.
Şimdilerde çöpler ekmek dolu.
Bir yanda ekmek parası kazanmak için tüm gün çalışanlar; diğer yanda çöpe atılan ekmekler, çöpten bulduğu ekmekle beslenenler…
Bu yaman çelişki çözülmedikçe en lezzetli ekmeği yesek de tat vermeyecek hiçbirimize…