Şimdi “Kasım geldi hoş geldi” cümleleri dolaşacak buralarda.
Ekim ayına, Ekim’de yaşadıklarımıza elveda deyip, usuldan Kasım’a geçeceğiz yeni anlar toplamaya.
Daha koca bir Cumhuriyetin 100. Yılı kutlamalarının coşkusu sıcacık duruyor yüreğimizde.
Bayraklarımızı bile katlayıp kaldırmadık dolaplara.
Balkonlar, camlar al bayrakla süslü.
Olsun dursun biraz daha, iyi geliyor baktıkça.
Her daim dursa yeridir hatta…
İhtiyacımız var bizi güçlü tutacak bağlara, değerlere.
Zira pek karışık dünya.
Savaş sesleri sağımız solumuz.
Çocuklar ölüyor her an.
İnsanlar, masumlar…
Ekim’den Kasım’a geçtik ama ardımız toz duman.
Çözümsüz sorular, yarım anlar peşimiz sıra gelmekte.
Bu toprakların gençlerinin ümitsizliği hepimizi üzüyor.
Kimi yeni üniversite heyecanıyla başka şehirlerde kendine yer yurt bulamadı daha.
Kimi bulduğu yurtta bir asansörde bıraktı bedenini.
Gözü yaşlı babanın sözleri kulaklarımda.
Unutulur mu ihmallerin acı sonucu?
İşsiz, atanamayan gençler bu Kasım’da güler mi acaba?
Evine ekmek götüren anne babaların torbası dolu dolu olur mu?
Ya çocukların okul beslenme çantalarında çeşit çeşit yiyecek?
Yüzleri güler mi?
Bugün Ekim’den Kasım’a geçtik usuldan.
Elimde kahve haberleri izliyorum.
Bir yandan gözüm sokakta.
Sabah serininde okuluna giden gençlerde, çocuklarda.
Sırt çantalarının yanında azıklarını koydukları poşetler.
İyi eğitim almak için düşmüşler yollara.
Evet her yeni ay, yeni gün bir umutla başlıyoruz güne, başlamalıyız da.
Tüm sorunlara, her şeye rağmen.
Biz ne yapabiliriz acaba?
Ben ne yapabilirim bu topraklar için?
Nasıl doğrulur yenileniriz?
Hazır taptaze bir Cumhuriyet ateşi yaktık yeniden.
Var mısınız bu ülke için yeniden başlamaya, elimizden ne geliyorsa yapmaya?
Ben varım…
Nefes aldıkça daima.
O vakit hoş gelmiş Kasım.
Ülkemize, dünyamıza hoşgeldin yeni umutlar…