Ne zaman musluğu fazlaca açık bıraksam, suyu biraz savrukça kullansam, berrak bir su kenarında soluklansam, susuzluk çeken insanlar geliyor aklıma…
Biz musluktan akan arındırılmış sulara bile şüpheyle bakıp daha temizini, şişelenmişini arama derdindeyken; Afrika’da bir yerlerde çocuklar, insanlar bulanık suları içiyorlar yokluktan.
Evdeki musluğumdan temiz su akması, benim için doğal, sıradan bir şey.
Afrikalı bir çocuk için ise mutluluk ve şükür kaynağı, en çok istediği şeyler listesinde belki ilk sıralarda.
Her gün tertemiz bir suyla uyansa mesela; elini yüzünü yıkasa, kana kana içse…
Yüzündeki kocaman gülümsemeyi hayal edebiliyorum.
Gözlerinin içindeki ışığın parıltısını da…
Coğrafya kaderimiz sahiden…
Yaşadığımız şartlar belirliyor hayat döngümüzü, isteklerimizi, arzularımızı, hayallerimizi, mutluluklarımızı…
Dünya, büyük ve küçük mutluluklar dengesinde bir terazi misali.
Kimi başını sokacak bir dam ister.
Kimi ise havuzunda yüzeceği, bahçesinde at koşturacağı, içinde her türlü lükse dokunacağı bir villa..
Kimi “ayağımı yerden kesse yeter” diyeceği bir taşıt.
Kimi, hayal bile edemeyeceğimiz donanıma sahip son model bir araba ister hayattan.
Ayağını kaybetmiş bir insanın ise, yaşamdaki önceliği bellidir aslında...
Ağrılarıyla geceleyen bir hastanın umudu, “sağlıklı bir nefesle” uyanmaktır güne.
Bazıları her öğün sadece kuş sütünün eksik olduğu ziyafet sofralarında oturur da yine mutlu olamaz.
Kuru ekmeğine biraz zeytin ya da peyniri katık yapıp, hele bir de çay bulursa yanına, “paşa yemeği” deyip yiyen de pek çoktur hayatta.
Onlarca kıyafeti arasından o gün giydiklerinde renk uyumunu tutturamamanın verdiği üzüntüyle kahrolur birileri.
Diğer yanda vücudunu örtecek kadar giysi bulan şanslı kabul eder kendini.
İnsan, kendini ölçsün biçsin diye mi vardır böylesi dengeler, dengesizlikler yaşamın akışında?
Mutluluk Kaf Dağı’nın ardında mıdır çoğu insan için?
Güzel yaşamak her "doğan canın"ın hakkı değil midir?
İnsanlık Mars’a giderken bu sorular ve sorunlar tüm “acı”lığıyla kol geziyor “mahzun” dünyamızda…
Savaşların, hastalıkların, yoklukların, acıların yanısıra “susuzluk” da kapıda…
Bu cânım nimet, “Değerimi bilin ne olur” diyor da biz sesini ne kadar duyup, ne denli kıymet veriyoruz?
Suyu öncelik sıralamamamızın neresine koyuyoruz?
Onu korumak, temiz tutmak ve israf etmemek için ne gibi önlemler alıyoruz?
Bilmiyorum, bilemiyorum…
Anasayfa
Yazarlar
Dilek Tuna Memişoğlu
Yazı Detayı
Bu yazı 130+ kez okundu.
Anadolu Kokulu Yazılar -7- Su Bizim İçin Ne Kadar Değerli?
Ne zaman musluğu fazlaca açık bıraksam, suyu biraz savrukça kullansam, berrak bir su kenarında soluklansam, susuzluk çeken insanlar geliyor aklıma…
Biz musluktan akan arındırılmış sulara bile şüpheyle bakıp daha temizini, şişelenmişini arama derdindeyken; Afrika’da bir yerlerde çocuklar, insanlar bulanık suları içiyorlar yokluktan.
Evdeki musluğumdan temiz su akması, benim için doğal, sıradan bir şey.
Afrikalı bir çocuk için ise mutluluk ve şükür kaynağı, en çok istediği şeyler listesinde belki ilk sıralarda.
Her gün tertemiz bir suyla uyansa mesela; elini yüzünü yıkasa, kana kana içse…
Yüzündeki kocaman gülümsemeyi hayal edebiliyorum.
Gözlerinin içindeki ışığın parıltısını da…
Coğrafya kaderimiz sahiden…
Yaşadığımız şartlar belirliyor hayat döngümüzü, isteklerimizi, arzularımızı, hayallerimizi, mutluluklarımızı…
Dünya, büyük ve küçük mutluluklar dengesinde bir terazi misali.
Kimi başını sokacak bir dam ister.
Kimi ise havuzunda yüzeceği, bahçesinde at koşturacağı, içinde her türlü lükse dokunacağı bir villa..
Kimi “ayağımı yerden kesse yeter” diyeceği bir taşıt.
Kimi, hayal bile edemeyeceğimiz donanıma sahip son model bir araba ister hayattan.
Ayağını kaybetmiş bir insanın ise, yaşamdaki önceliği bellidir aslında...
Ağrılarıyla geceleyen bir hastanın umudu, “sağlıklı bir nefesle” uyanmaktır güne.
Bazıları her öğün sadece kuş sütünün eksik olduğu ziyafet sofralarında oturur da yine mutlu olamaz.
Kuru ekmeğine biraz zeytin ya da peyniri katık yapıp, hele bir de çay bulursa yanına, “paşa yemeği” deyip yiyen de pek çoktur hayatta.
Onlarca kıyafeti arasından o gün giydiklerinde renk uyumunu tutturamamanın verdiği üzüntüyle kahrolur birileri.
Diğer yanda vücudunu örtecek kadar giysi bulan şanslı kabul eder kendini.
İnsan, kendini ölçsün biçsin diye mi vardır böylesi dengeler, dengesizlikler yaşamın akışında?
Mutluluk Kaf Dağı’nın ardında mıdır çoğu insan için?
Güzel yaşamak her "doğan canın"ın hakkı değil midir?
İnsanlık Mars’a giderken bu sorular ve sorunlar tüm “acı”lığıyla kol geziyor “mahzun” dünyamızda…
Savaşların, hastalıkların, yoklukların, acıların yanısıra “susuzluk” da kapıda…
Bu cânım nimet, “Değerimi bilin ne olur” diyor da biz sesini ne kadar duyup, ne denli kıymet veriyoruz?
Suyu öncelik sıralamamamızın neresine koyuyoruz?
Onu korumak, temiz tutmak ve israf etmemek için ne gibi önlemler alıyoruz?
Bilmiyorum, bilemiyorum…
Ekleme
Tarihi: 22 Mart 2022 - Salı
Anadolu Kokulu Yazılar -7- Su Bizim İçin Ne Kadar Değerli?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.