Çocukluğumda yapmayı ilk öğrendiğim tatlı, helvaydı.
Az un, yağ, şeker, su…
En kolay malzemeler…
Unu kavur, şekerli suyu ekle pişir, mis kokulu bir helva çıkardı ortaya.
Tabii bazen hamur olur, bazen içinde beyaz un topakları ama olsun, keyfi başkaydı.
Zamanla irmikle de yapmayı öğrendim, azıcık kendimi geliştirdim de.
İlla özel günleri beklemeden arada geçerim ocağın başına, helva kavurmaya.
Bugün inananlar için kandil günü…
“Haydi kalk bir helva kavur” dedim kendime.
Kendince duala, bölüş çevrenle.
Bir yandan da ölmüşlerin ruhlarını an saygıyla.
Ne güzel bir âdettir bu…
Mahallenin komşu teyzeleri vardır.
Böyle günleri hiç atlamazlar.
Onlarda pişen size de mutlaka bir tabak düşer.
Ailece tadarsınız, nasıl lezzetli gelir o helvalar…
İçine üflenen güzel niyetten midir, yapan kişinin sıcaklığından mı bilmem.
Ben de büyüyünce öyle bir komşu teyze olmak istemişimdir nedense…
Bunun için daha çok tencere helva kavurmalıyım sanırım.
Daha çok iyiliğe dönmeli gönlüm.
Bu kutsal günler içimizdeki iyilik melekelerini büyütmekte vesile, bir güne sığdırmadan her güne yaymakta başlangıç.
“Kopyala yapıştır mesajları listemdeki isimlere gönderdim bitti” yerine, kendi öz cümlelerimiz daha kıymetli bana göre.
İçten gülümsemeler, samimi nasılsınlar, birinin işini kolaylaştırmalar.
Ülke olarak bir tabak helvanın etrafında toplaşan aile sıcaklığında birbirimize sarılabildiğimiz ölçüde insanız, “bir”iz şu âlemde…
@diletuna
#mutfaköykülerim