Bugün sabahtan beri telefonuma birbirinin benzeri, birçoğu kopyala-yapıştır kandil mesajları düşüyor…
Bir tek tuşla listemizdeki yüzlerce kişiye aynı anda ulaşan mesajlar.
Arada tek tük de olsa, bana özel yazılmış, içimi bambaşka ısıtan cümleler de var elbet…
Hatta bir güzel mesajda “Bugün bir kandil yazısı gelecek mi sizden” diye soruyordu tatlı bir kız…
“Hadi” dedim, elbette, yazayım…
Her dinin, inanışın kendine göre oluşan kutsal günleri, aslında birlik bütünlüğü, sevgiyi, saygıyı, arkadaşlığı, dostluğu, barışı, çoğaltıp, mutluluk yayar evrene.
Kandil günleri bende evlerden yükselen kavrulmuş un, irmik kokusu demek biraz.
Şekerle, yağla buluşup helvaya dönüşen o leziz tadın, tabaklara konup, tepsiyle ev ev, komşu komşu dolaşması.
İyi temennilerle paylaşılması demek…
Pastaneden taze çıkmış mahlepli mis gibi kandil simidi demek, akşam çayımıza eşlik eden.
Ayda yılda bir görüşen eş, dost, akraba, arkadaşların bu özel gün vesilesiyle birbirlerini arayıp, sorması.
Küs olan canların, bu bahaneyle birbiriyle barışıp, kucaklaşması…
Bir düşkünün yüzünü güldürmek, bir hastayı yoklamak, yaralı bir yüreği sarıp sarmalamak.
Kişinin o gün kendini, yaptıklarını şöyle bir temize çekmesi.
Ruhunu iyileştirmesi, yıkayıp paklamak için uğraşması demek kandil benim için…
Aslında en güzeli, her günü özel belleyip, insanliğın erdemlerini arayıp durmak yaşam yolumuzda…
Gün özelse, sevdiklerim özelse, onlara yazacağım cümlelerin de en özelini seçmeliyim.
En güzel temennileri, sizinkilere birleştiriyorum öyleyse.
Daha güzel yarınlara, iyiliğin, sağlığın, mutluluğun artmasına,
Huzura, barışa, dostluğa doğru yol bulsun tüm güzel dilek ve dualarımız….
**Geçmiş bir kandil yazısından…