Biz uyurken çocuklar açlıktan uyuyamıyor…
Buğday tanesi topluyor minik eller.
Parmaklar bulduğu her bir taneyi seçip biriktiriyor avucunda.
Bir damla suya kavrulmuş dudakları.
Bir Kerbela kurulmuş Gazze sokaklarına.
Kaçsalar kaçamıyorlar.
Dursalar bomba var üstlerine yağan.
Açlık, susuzluk, yokluk var.
Çaresizlik ve korku var…
İnsanlık en kötü nasıl ölürse öyle ölüyor Gazze’de çocuklar.
En kötü savaş filmleri sahnelerinin gerçeği yaşanıyor bir adım ötemizde.
Dünya susuyor zulme.
Dünya!
Medeni dünya!
Hani imrenerek baktığımız Batı uygarlığı.
Kutsallıkla eş görülen Arap ırkı...
Hepsi izliyor film gibi.
Hepimiz izliyoruz.
Öyle alıştık ki ekran karşısına geçip hızla akan görüntülere.
Öyle kanıksadık ki zulmü.
Gözümüzün önünde çocuklar buğday tanesi topluyor yerlerden.
Pirinç biriktiriyor minik eller avuçlarına.
Analar ıslatıp aş etsin diye.
Yıllarca Afrika’da ölen çocukları nasıl izlediysek Gazzeli çocukların da öyle izliyoruz ölümünü.
Bosna’daki katliamda nasıl bakakaldıysak, öyleyiz yine.
Doğu Türkistan’da, Yemen’deki yavruların sesini nasıl duymuyorsak…
Zulüm bitmiyor bu evrende.
Sınav bitmiyor.
İnsanlık bitse de.
Acı var yerde gökte.
Kan rengi bulutlar.
Toprak…
Seyir eden dünyanın seyreden insanları olmuşuz.
Yüreğimiz yansa da, barış çağrıları yapılsa da yönetenler bildiğini okuyor.
Dünya Kerbela Meydanı adeta.
Dünya bir hayal perdesi bizlere…