Kaç kere yazar, kaç kere siler insan bir cümleyi?
Nasıl anlatır yaşadığı çağda gördüklerini?
Duyduklarını?
Acının resmi nasıl çizilir?
Cümlesi nasıl kurulur?
Ötemizdeki topraklarda insanlar açken nasıl yemek yenilir?
Yağmur suyunu damla damla toplayıp susuzluğunu gidermeye çalışan yavruyu görünce musluktan bol bol akan suya elini nasıl uzatır insan?
Adı Şifa olan hastanede insanlar öldürülürken, vücutları parça parça dökülürken?
Masumlar aç ve acı içinde kıvranırken.
Kan sularken yeryüzünü.
Gönlümüz rahat mı?
Huzurlu muyuz?
“Bu onların sınavı biz işimize bakalım” diyor muyuz?
Dil dese de kalp demez.
Çünkü her yürek birbirine görünmez iplerle bağlı.
Çünkü her yürek diğerinin sesini duyar da bir şey yapamaz, kendi işine koşar.
Bazen mecburiyetten.
Bazen duymazdan gelmeyi istemekten…
İnsan bu çağda kendi sınavlarını vermeye çalışırken ağır sınavdan geçenlerin yükünü de taşıyor omzunda.
Onlar için bir şey yapamayışın ağırlığını.
Utancını,
Hüznünü de taşıyor.
Bunun için her geçen gün sessizleşiyoruz,
Yalnızlaşıyoruz,
Huzur arıyoruz…
Bunun için dinlensek de her daim yorgun yüreklerimiz.
Bunun için…
#gazzedekatliamvar