Temmuz doğmadan, Haziran bitmeden donup kalmış bir karenin içinde ben.
Biraz yorgun ama umutlu.
Dinlenmek için durmuşum zamanın bir yerinde.
“Renkler ne güzel” diyorum kendime.
Hep görünce durur bakarım aslında.
Sanki yeni fark etmişim gibi.
Oğlum yakalıyor bu ânı.
Haziran’ın son akşamında Temmuz’a girmeden az önce kararlar geçiyor aklımdan.
Planlar, projeler.
Yazılar, cümleler…
Az önce yaşlı bir adam ve kızını izledim uzaktan.
Adamın yüzünde hiç çıkmayan bir gülümseme.
Yemek yiyorlar birlikte.
Görüntülü bir konuşma yapıyorlar bir yandan.
Belki torununa gülümsüyor o anda kocaman.
Bilmiyorum.
İki büklüm beliyle yemek tepsisini gidip kendi alıyor.
Adımları ağır ama yüzü güleç.
Giderlerken göz göze geliyoruz kızıyla.
Tanımadığım ama hikâyelerini kafamda yazdığım iki kahramanın birine gülümsemek hoşuma gidiyor.
O da bana karşılık veriyor.
Şaşırmadan.
Sonra yanımdan yavaşça geçip gidiyorlar.
Temmuza saatler kala koca bir AVM nin ortasında soluklanıp ağrıyan dizimi dinlendiriyorum.
Bu zamane çarşıları yoruyor bedenimizi, ruhumuzu aslında.
“Az kafamızı dağıtıp ihtiyaçlarımızı alalım” diye girip dolaşıyoruz, daha beter dağılıyoruz sanki.
Kime sorsam benzer şikâyetler duyuyorum.
Hadi biz arada uğruyoruz da ya çalışanlar ne etsin?
Sabahtan akşama bu gürültülü kutunun içindeler.
Temizlik görevlisi bir kızcağızla tanıştım yeni.
İşini öyle özenli yapıyor ki.
Hep gülümsüyor.
Masaları temizlerken taze gülümsemelerini bırakıyor çiçek gibi.
Çok seviyormuş okumayı.
Kitapları.
Adı dilimin ucunda.
Her gün bir saat kadar molaları varmış.
Daha rahat konuşacağız o zaman diliminde.
Kitap getireceğim, söz verdim.
Nerede okumayı seven bir genç görsem bir umut bulutu sarıyor beni.
Bir an önce eve gitmek istiyorum.
Bir an önce yeni bir şeyler yazmak,
Anlatmak, anlatırken kendim de öğrenmek.
Yazın en renkli ayı “merhaba” derken dünyamıza yine heyecan dolu kalbim.
Sabah gün doğarken uyuyamıyorum.
Kalkıp kahvemi demliyorum.
Dünden kalanları yazmaya koyuluyorum.
Öyle ya!
Hayat devam ediyor işte.
Nefes aldıkça,
Duygular var oldukça.
Ve günün son cümlesini yazıp,
sabah serinliğinde sevinçle öten kuşların sesini dinliyorum:
Hoşgeldin Temmuz,
Lütfen “gülümse” bize…
Dilek Tuna Memişoğlu