Bazen yaşadığımız yılgınlık, çevremizdeki olayların bizi dolaylı sarsması ile içimizde oluşan geçici boşluk bizi çok etkiler. Ateşimiz küllenir, bir yol ararız.
Bir çıkış, bir yoldaş, bir dost, bir arkadaş…
Tam olarak da yaşadığımız bu sorunu geride bırakmak, heyecan, merak, yenilenme ve değişimi gerçekleştirmek için harekete geçmek için ne yapmalıyız?
Aklıma gelen uzun bir süre öne okuduğum bir yazı oldu.
“Uzun Yürüyüş”
Japon üst düzey yöneticiler aldığı kararların memnuniyet düzeyleri düşüp, kararları sorgulanmaya başlayınca
“Uzun Yürüyüş”
dedikleri bir yolculuğa çıkarlarmış.
Kimseye haber vermeden, kimseyi yanına almadan bilinmeyen bir coğrafyaya, bilinmeyen ülkeye bir aylık bir yolculuk,
kendi içine dönüp içindeki kibri öldürüp, yeni bir bakış açısı kazanmak üzerine kurulu bir yolculuk olurmuş.
Sahip olduğu tüm güç ve kazanımları bir yana sıyırıp, birkaç günlük para ile başlayan ve dönüş
bileti için bulduğu her işte çalışması gereken bir yolculuk…
Bulduğu tüm çalışma koşullarında çalışarak ve kalabileceği en basit yerlerde kalarak yaşayacağı bir
“Uzun Yürüyüş”…
Ceo, süreç tamamlandığında yorulmuş bir beden fakat keskinleşmiş bir bakış açısı ile yönetici körlüğünden kurtulmuş olarak yeniden varolur.
Yönetici “Uzun Yürüyüş” ile elde ettiği yeni bakış açısı ile aldığı her kararda artık daha farklı kriterleri olan bir yetkinlik kazanmıştır.
Çevremize baktığımızda bunu yapabilen, üzerindeki koruma kalkanını çıkarıp
en azından kendisine 10 dakika aynada bakma cesareti gösterebilen neler değiştirebilir?
Düşünelim…
Aslında bizlere de
“Uzun yürüyüş”
gerekli, belki de en kısa zamanda hatta yarın…
Esen Kalın, varolun….