“Sarı Sıcak” isminde bir öykü yazmıştım.
Hatta bir yarışmada derece almıştı.
“Anadolu Kokulu Kadınlar” kitabımda yer alan bu öyküde pamuk işçisi genç bir kadının çilesini, yokluğunu, yavrusunu, umudunu işlemiştim.
O vakit pamuk nasıl toplanır bilmiyordum.
Kitaplardan, filmlerden gördüğüm kadar.
Çileli bir iş olduğunun farkındaydım elbet.
Sıcağın alnında sabahtan akşama pamuk toplayan insanın çilesi.
Bunu anlatmak istemiştim.
Öyküden yıllar sonra Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde bir pamuk tarlasına düştü yolum.
Yarım saat ancak değdi elim pamuklara.
Buna rağmen dizlerim çizik içinde kaldı.
Parmağımda bir diken kaldı hatıra.
Öylesine zahmetli bie uğraş.
Makinesi var ama bu canım kadınların topladığı gibi düzenli ve temiz toplamıyormuş makinalar.
Çeri çöpü de katabiliyormuş
O sıcağın altında kadınlar iyice sarınıyorlar ki yüzleri yanmasın güneşten.
Tarlanın tozu toprağı gözlerine kaçmasın.
Dikenler yaralamasın bedenlerini.
Elbet sadece toplamakta değil zahmeti.
Baharda dikilen bitkiler, düzenli sulanıyor, dipleri çapalanıyor, yabani otlar temizleniyor.
Toplama işin son kısımlarından.
Tabii bunların fabrikalara satılması, işlenmesi kısımları da ayrı süreçler.
Aslında hiçbir iş dışarıdan göründüğü gibi değil
Nasıl zahmetli, nasıl emek istiyor.
Vücudumuzu saran doğal pamuklu giysiler, üstünüze sarındığımız yorganın kılıfı ve daha nice eşyanın hammaddesi pamuk,
“Pamuk” gibi narin ellerden, ne zahmetlerle geçerek bizlere ulaşıyor.
Şimdi yanınızdaki pamuklu ilk eşyaya dokunun şöyle.
Hangi Anadolu kadınının insanının o eşyada izi var hayal edin.
O tarlalarda nasıl öyküler yazılıyor düşleyin.
Ve Anadolu Kokulu Kadınlar kitabını alınca Sarı Sıcak öyküsünü bu yazının izinde okuyun…
@diletuna