Son zamanlarda aklımı kurcalayan bir soru var: “Gençlik nerede?”
Cevabı düşündükçe fark ediyorum ki, gençlik aslında bir oyunun içinde kaybolmuş.
Ama ne oyun! Masumca eğlenilen bir oyun değil bu; yerin metrelerce altına gömülmüş, sadece nefes alacak kadar bir delik bırakılmış bir sistem oyunu. Öyle bir oyun ki, oyunculara ne hareket edecek alan bırakılmış ne de nefeslenecek bir yer.
Bu bir mezar değil, çünkü mezarlar geniştir. Bu bir mahkûmiyet değil, çünkü mahkûmiyette en azından suç bellidir. Hayır, bu bir oyun. Ama kuralı olmayan, kazananı olmayan, kaybedeni çok olan bir oyun.
Gençlerin bu oyunda yapmaları gereken tek şey var: Çıkışı aramak.
Arayıp bulamamak. Tekrar tekrar kaybetmek için oynamak..
Zalimce Kurgulanmış Bir Oyun
Hayal edin: Elinizde bir plan var. Kurtulmak için çabalıyorsunuz.
Belki günlerce, haftalarca hatta yıllarca kafa yoruyorsunuz.
Sonunda çözüm sandığınız bir yol buluyorsunuz.
Ama tam oyunun sonuna geldiğinizde bir şey oluyor: Elektrik kesiliyor.
İnternet gidiyor. Hatta hiçbir şey olmazsa, bir anda oyunun başına dönüyorsunuz.
Ya da daha da kötüsü, size şöyle deniyor:
“Bu fikir olmaz. Faaliyette sokamayız. Uygulanamaz.”
Denendi mi? Hayır. Ama vazgeçmeniz gerekiyor.
Sistem böyle çalışıyor. Öyle bir vazgeçiriyorlar ki, bir daha asla yeni bir fikir üretmeye cesaret edememelisiniz.
Ve işte gençlik, bu oyunun en ağır kurallarını bu noktada öğreniyor:
• Fikrin önemi yok.
• Emeğin karşılığı yok.
• Kazanmaya çalışmanın anlamı yok.
Sistemin Yakıtı: Cehalet
Bu oyun, cehaletle çalışır. Cehalet, bu sistemin en sevdiği yakıttır. Çünkü düşünen gençler, sistemi durdurabilecek en büyük tehdittir. İşte bu yüzden gençlerin de diğerleri gibi cahil kalması istenir.
Düşünün: Bilgili bir genç, bir projeyi hayata geçirmeye çalışırsa ne olur? Sistemin dişlilerine çomak sokar. O yüzden sistem, bu çomakları kırmayı iyi bilir. “Sus, otur ve sıranı bekle” der, “fazla düşünme.”
Ama bu sistemin sırrını çözenler, genellikle sessizce ortadan kaybolur. Ya bir uçak kazası, ya bir yanlış ilaç, yada bir kör kurşun… Hep aynı senaryo. Çünkü sistem, kendi yakıtı olan cehaleti tehlikeye atanları sevmez.
Cahilsen Daha Güvendesin
Şimdi soracaksınız:
“Bu yazıyı okuyorsam cahil miyim?”
Cevap basit: Eğer bu oyunun kurallarını fark ettiysen, zaten cahil değilsin. Ama burada bir ironi var: Cahilsen bu yazıyı zaten göremezdin. Ne duyardın, ne okurdun, ne de anlardın. Ancak şu anda şanslısın, çünkü RotaYonHaber seni bilinçlendirdi.
Bu oyun seni ve senin gibileri susturmak için kurulmuş olabilir. Ama bil ki bu yazıyı okuduğun anda, bu sistemin en korktuğu şeylerden biri olmuşsun: Farkında bir birey.
Bu Oyunu Nasıl Bozarız?
Gençlik bu oyunları oynamak zorunda değil. Ama önce sistemi anlamak ve kurallarını çözmek gerek.
“Hayatta en zor şey, insanın kendiyle kavgasıdır. Ama en büyük zafer de budur.”
Bu sistem, gençliği kendiyle kavga eder hale getirmiş. “Yapabilir miyim? Başarabilir miyim?” sorularıyla yorulan zihinler, bu oyunda kaybeden tarafta kalıyor. Ama unutmamalı: Gerçek kaybedenler, gençleri bu oyuna mahkûm edenlerdir. Çünkü onlar, geleceği kararttıklarının farkında bile değiller.
Bir Not Gençliğe ve Tüm Oyunculara
Gençlik, bu oyunları oynamaktan vazgeçtiği an, sistemin dişlileri durmaya başlar. Çünkü sistem, sadece oyunun devam etmesiyle işler. O yüzden düşünün:
• Fikriniz mi reddedildi? Daha iyisini üretin.
• İnternetiniz mi kesildi? Kendi iletişim ağınızı kurun.
• Size “Bu olmaz” mı dediler? Denemeye devam edin.
Çünkü gerçek şu ki, bu sistemin oyunu bozacak olan sizsiniz. Bu yazı sadece bir ışık olabilir, ama o ışığı alıp büyütecek olan sizsiniz.
Ve unutmayın:
“En karanlık geceler, en parlak yıldızları doğurur.”