Yazmak,beni rahatlatıyor.Canıma can katan bu kalem,beni kendine öyle bir çekiyor ki ; aradaki bağın kardeşlikten farkı cansız,kansız oluşudur herhalde…
Kalemle dost olmak,onu yandaş bulmak ve görmek her insana nasip olmamıştır.
Şayet öyle olsaydı;yazar statüsünün olmaması,…….
Kimselerin ayırt edilmemesi gerekirdi ki ; bu da sanatın yok olmasi demekti.Sanatçılık ruhu ; Allah’ın kullarına ihsan bağışı olup ; bunu yakalamak da marifet istemektedir.
Kişinin öncelikle canının sıkılması , hiçbir şey yapmak istememesi ve o anda ruhunu dinlemesi ilk kademedir .
O sesin , vücudunun kılca damarından tutun da beyin hücremerine kadar reyaksiyonda bulunması ardından gelir ellerin bir şey araması bir şeye sarılmak tutmak istemeyi ise 2. Kalemedir.
Keşfettiğin kalemi alıp eline, bir şekilde karalama ihtiyacı 3. Basamaktır. İster avucunu ister Akif gibi duvarı ister…
evet istersen kağıdı. İste 4.basamak. ak kağıdı gezecek olan ellerini kımıldatmakta ve bir rüzgar gibi nereye estiğini bilmeden delicesine sesizce sıralamakta, dizmektedir.
Ah o ne güzeldir, o ne rahatlıktır. Muhteva, teme işin başında emniyetli değildir.
Güzel olan başlamaktır. İpin ucunu tuttun muydu sen artık ona müptela olmuşsundur ve kaleminin seni götürdüğü yere doğru sürüklenmektesindir.
Yokuştan aşağıya doğru süratle inerken kendiliğinden bir konuya balık atlayışı gibi daldığını ve o denizde yüzdüğünü hissedeceksin.
Aman! dokunmayın o hak.Bir durdun mu, düşündün mü, kalemine dinlenme payı verdin mi boğuluverirsin.
Yüz alabildiğine yüz ve karaya ulaş.Ulaştığın karada dur ve notunu düş “ çok mutluyum..
Ha! Unutmadan üzerinde değiştirme yapmadan müsvetle kalmasını sağla.
Orasıyla burasıyla oynayayım deme, imzanıda atmayıda unutma
HOŞÇA KAL ÖZNUR