Bir varmış bir yokmuş, sahnelerin ışıltılı dünyasıyla dolu bir kasabada, hayalleri peşinde koşan bir çocuk varmış. Adı Gökhan'mış. Gökhan, neşeli bir çocukmuş ama bir özelliği varmış: doğuştan yürüme engeli varmış. Ancak bu onu asla durdurmamış; hayalleri o kadar büyüktü ki, gökyüzündeki yıldızlar gibi parlamak istiyormuş.
Her akşam, güneş batarken, Gökhan penceresinin önüne oturur, yıldızları seyreder ve onlara hayallerini fısıldarmış. "Bir gün ben de sahnelerde parlayacağım," dermiş. Arkadaşları parka gitmeye, oyunlar oynamaya gittiğinde, o da onlarla olmak istermiş ama yürüyemediği için bazen üzülürmüş. Yine de hayal gücü onu hiçbir zaman yalnız bırakmamış.
Bir gün, Gökhan’ın en yakın arkadaşı Ela, ona bir sürpriz yapmaya karar vermiş. Ela, Gökhan’ı çok iyi tanıyormuş ve onun içindeki yıldızı keşfetmek için elinden geleni yapmaya niyetlenmiş. Birlikte, parkta büyük bir gösteri düzenlemeye karar vermişler. Gökhan, gösteri için harika bir hikâye yazmış: “Yıldızların Dansı.”
Gökhan, hikayesini annesiyle birlikte sahneye uygun hale getirmiş. Ela, dans etmek için hazırlık yaparken, Gökhan da tekerlekli sandalyesinde hayallerini gerçekleştirmeye hazırlanıyormuş. Gökhan, hikayesini anlattığında, sahnede parlayan bir yıldız gibi görünüyormuş. Arkadaşları ve komşuları da gösteriyi izlemek için gelmiş.
Gösteri günü geldiğinde, park tıka basa dolmuş. Gökhan, heyecanla sahneye çıkmış. "Bir zamanlar, gökyüzünde parlayan bir yıldız varmış," diye başlamış hikayesine. "Bu yıldız, parlamak için milyonlarca hayal kurmuş ve her birini gerçekleştirmek için mücadele etmiş."
Gökhan, hikayesinde yürekten bir cesaretle, hayallerin peşinden koşmanın önemini anlatmış. Anlattıkça, tüm çocuklar onu dikkatle dinlemiş, hayalleriyle dolmuş. Gökhan’ın sesi,
kalabalıkta yankılanmış, herkes onunla birlikte gökyüzüne bakmış.
Ela, Gökhan'ın hikayesinin en heyecanlı yerinde sahneye çıkıp dans etmeye başlamış. Gökhan, ona eşlik eden müziği hayal ederken, içindeki yıldız parlamaya başlamış. Herkes, el ele tutuşup dans etmeye başlamış. Gökhan, tekerlekli sandalyesinde bile büyük bir yıldız gibi parlıyormuş.
Gösteri sonunda, herkes Gökhan’a büyük bir alkışla teşekkür etmiş. Gökhan, sahneden inince, gözleri parlayarak, "Hayallerimizi gerçekleştirmemiz için sadece cesaret ve sevgi yeter," demiş. O an anladılar ki, sahnelerin ışıltısı sadece yürümekle değil, hayal etmekle, paylaşmakla ve sevgi dolu kalmakla alakalıydı.
O günden sonra Gökhan, kasabanın küçük yıldızı olarak hatırlanmış. Herkes ona ilham alarak hayallerinin peşinden koşmuş. Gökhan, kalbiyle parlamaya devam etmiş ve dostlarıyla birlikte her gün yeni hikayeler yazmış.
Ve böylece, Gökhan’ın masalı, herkesin kalbinde bir umut ışığı olarak kalmış.
Son
Bu masal, hayallerin peşinden koşmanın ve sevginin engel tanımadığını anlatır. Gökhan, yüreğiyle parlayan bir yıldız olmuştur ve bunu başarmak için hayallerine asla geri adım atmamıştır.