Güneş,kendi gibi olmaktan asla vazgeçmeyerek parlıyor ve yakıyordu.
Doğa uyanmıştı ve hiçbir sözleşmeye dayanmayan kurallarıyla düzen işlemeye devam ediyordu.
Tüm canlılar ne amaçla varolduğunu ve neye hizmet ettiğini biliyor gibi
hiçbir şeyi aksatmadan yerine getiriyordu. İnsanlık hariç...
Pencereden dışarı uzattı kafasını Bade...
Derin bir nefes aldı. Sabahın kokusunu seviyordu.
Tazelik ve masumiyet kokusu alıyordu.
Saatler geçtikçe masumiyetle başlayan gün kirletilmeye kaçınılmaz bir şekilde mecburdu.
Kahvesi hazırlanırken sporunu yaptı, duşunu aldı ve giyindi.
Etrafı izlerken yudumladı kahvesini.
Sürekli koşturan insanlar,sabrı tükenmişce çığlık atan araba kornaları,
güneşe selam veren rengarenk çiçekler, cıvıldaşan kuşlar, bisikletler, oynayan çocuklar.
Hepsi kendi gününe adım atmış birbirini önemsemeyen canlılar.
Böyle sabahlarda kimsenin kimseyi ilgilendirmediğine şahit olup,
gün içinde nasılda birbirleri hakkında konuşmaya başladıklarını anlamıyordu.
Kahve fincanını yıkayıp ayna da her sabah yaptığı motivasyon konuşmasını yaparak çıktı evden.
Hergün aynı tempo, aynı yalancı yüzler, aynı koşturmaca hatta aynı yemek...
Çok sıkılmıştı!
Birşeyler değişmeliydi,ruhu imdat diye bağırıyordu bu döngü yüzünden.
Uzun zamandır izin kullanmamıştı belki de bir süre ortadan kaybolmanın vakti gelmişti.
Evet bunu ne çok istediğini farketmişti ve hemen müdürün yanına gidip izin aldı.
Müdür bundan çok memnun olmadı ama hayır deme şansı yoktu.
Mesai biter bitmez eve döndü, birşeyler yerken nereye gidebileceğine bakıyordu.
O arada bir ilan gördü. "
Kendinle barışmak için bize uğramak ister misin? "
Üç kez tekrarladı sonra zihninde sindirdi.Kesinlikle oraya gitmeliydi. Hemen rezervasyon yaptırdı.
Heyecanını bastırmaya çalışarak çantasını hazırladı.
Erken uyudu ve sabah günün ilk ışıklarıyla yola koyuldu.
Son ses açtığı ve arasıra eşlik ettiği müzikle yeşile boyanmış yolda ilerlerken
bir bilinmeze gidiyor oluşuyla benzersiz bir duygu seline kapılmıştı.
Navigasyonun sesiyle kendine geldi.
Yüz metre sonra sağa dönün hedefiniz sağdadır. Nihayet gelmişti.
Hitit dönemindeki sembollerle bezenmiş kocaman açık yeşile boyanmış bir demir kapı gördü..
Arabalar sağlı sollu parketmiş haldeydi ve ozaman oda aracını oraya park etmeye karar verdi.
Arabadan inip kapıdan baktığında toprak ve sadece yürünebilecek kadar dar yolu görünce çantasını almamaya karar verdi.
Önce gidip bir görmek daha iyi olacaktı.
Kapıdan geçip yürürken içinde bir ürperti ve kalp atışında artış oldu.
Biraz daha ilerledikten sonra şahane bir konak çıktı karşısına.
Bir süre öylece bakakaldı.
Hangi detayına baksa büyüleniyordu.
Kapının üstündeki, pencere kenarlarındaki ahşap oymalar,
beyazın rengine doymuş duvarlarıyla ihtişamına aşık edecek güzellikte çiçeklerle bezenmiş bir abideydi...
İçindeki sese kulak verdi.
"Bade, olmaya geldiğin ve olacağın yer burası.
Tamamlanmadan gitme. "