Kapıdaki ihtişamın esir aldığı tüm algılarını bir kenara bırakıp kapıya yöneldi Bade. Ahşap kapının heyecanlandıran gıcırtısının eşliğinde adım attığı lobide,bakışlarını hangi yöne çevirse her biri sanat eseri olabilecek,modern çalışılmış işlemelerle gözbebekleri bayram ediyordu. Görevlinin "hoşgeldiniz" sesiyle irkildi. Yüzünde oluşan şaşkın tebessümle görevliye çantasının arabada kaldığını ve bunun için geri dönmesi gerektiğini söyledi fakat görevlinin bu konuda kendisine yardımcı olunacağını ve şuan sadece kayıt işlemlerinin yapılmasının yeterli olduğunu belirtmesi üzerine bir rahatlama hissetti. Çünkü o yolu tekrar dönmek çok dinlendirici bir şey değildi. Oda anahtarını aldıktan sonra çantası gelene kadar verandada ikram edilen kahvesini yudumlamaya başladı eşsiz doğa manzarasını izleyerek. Odasına yerleşmek için herşey hazırdı artık. Üst katta bulunan odasına girdiğinde ruhunda bir şeyin dalgalandığını hissetti. Sanki gökyüzünde süzülen uçakta yaşadığı o türbülans hissi. Hayatının akışındaki dengesizliğin değişime dönüşen akışı gibi. Çantasını bırakıp penceresini açtı ve uçsuz bucaksız yeşilin güzelliğinde yaşamının tüm karanlık gölgelerine daldı. Nerde başlamıştı tam olarak kararmaya. İşte o an da farkettiği tek şey kendini uçurumuna bıraktığı egosu oldu. Başardığı her şeyin devamında bir sevdiğinden olmuştu. Zirveye tırmanan hayatında yokuş aşağı düşen mutluluklarını hiç farketmemişti. Birşey oldum sandığı anlarda hep kaybettiği birşeyleri oldu. Ama o kadar kör bakmıştı ki hayata gerçekliğini yaşadığı tüm güzellikleri yalan gülümsemelere yenik düşmüştü. Ah Bade! dedi kendi kendine... Nasıl da savruldun kanatlanırken. Oysa kanatların çok genişti, taşıyabilirdin tüm huzurunu... Ona tüm benliğiyle sarılan dostlarını tek tek düşürdü yüreğinin kıyısından. Tek amaçları onun sağlam adımlamasıydı ama o hepsini kıskançlık saydı. İşte en büyük yanlışı burda başladı. Hayatta tutunabileceği tüm dalları kese kese tüketip karanlığa yürüdüğünü anlayamamıştı.Evet başarmıştı. İstediği herşeye sahipti. Peki ya mutluluk! En son nezaman içinden gelerek kahkahalara boğulmuştu. Dudağının kenarında yalan bir tebessümün verdiği çizgiler. Neden şimdi? Neden herşey bir anda onu buraya getirdi ve bunları düşünmeye başladı. Yorgunluğu omuzlarında bir ağırlık olmuştu. Ilık bir duş aldı ve yatağına uzandı. Gözleri kapanırken ağır ağır, rüyalarına aralanıyordu zihni. Ve macera başladı...
Anasayfa
Yazarlar
Hülya Ölçücüoğlu
Yazı Detayı
Bu yazı 6668+ kez okundu.
TÜRBÜLANS
Kapıdaki ihtişamın esir aldığı tüm algılarını bir kenara bırakıp kapıya yöneldi Bade. Ahşap kapının heyecanlandıran gıcırtısının eşliğinde adım attığı lobide,bakışlarını hangi yöne çevirse her biri sanat eseri olabilecek,modern çalışılmış işlemelerle gözbebekleri bayram ediyordu. Görevlinin "hoşgeldiniz" sesiyle irkildi. Yüzünde oluşan şaşkın tebessümle görevliye çantasının arabada kaldığını ve bunun için geri dönmesi gerektiğini söyledi fakat görevlinin bu konuda kendisine yardımcı olunacağını ve şuan sadece kayıt işlemlerinin yapılmasının yeterli olduğunu belirtmesi üzerine bir rahatlama hissetti. Çünkü o yolu tekrar dönmek çok dinlendirici bir şey değildi. Oda anahtarını aldıktan sonra çantası gelene kadar verandada ikram edilen kahvesini yudumlamaya başladı eşsiz doğa manzarasını izleyerek. Odasına yerleşmek için herşey hazırdı artık. Üst katta bulunan odasına girdiğinde ruhunda bir şeyin dalgalandığını hissetti. Sanki gökyüzünde süzülen uçakta yaşadığı o türbülans hissi. Hayatının akışındaki dengesizliğin değişime dönüşen akışı gibi. Çantasını bırakıp penceresini açtı ve uçsuz bucaksız yeşilin güzelliğinde yaşamının tüm karanlık gölgelerine daldı. Nerde başlamıştı tam olarak kararmaya. İşte o an da farkettiği tek şey kendini uçurumuna bıraktığı egosu oldu. Başardığı her şeyin devamında bir sevdiğinden olmuştu. Zirveye tırmanan hayatında yokuş aşağı düşen mutluluklarını hiç farketmemişti. Birşey oldum sandığı anlarda hep kaybettiği birşeyleri oldu. Ama o kadar kör bakmıştı ki hayata gerçekliğini yaşadığı tüm güzellikleri yalan gülümsemelere yenik düşmüştü. Ah Bade! dedi kendi kendine... Nasıl da savruldun kanatlanırken. Oysa kanatların çok genişti, taşıyabilirdin tüm huzurunu... Ona tüm benliğiyle sarılan dostlarını tek tek düşürdü yüreğinin kıyısından. Tek amaçları onun sağlam adımlamasıydı ama o hepsini kıskançlık saydı. İşte en büyük yanlışı burda başladı. Hayatta tutunabileceği tüm dalları kese kese tüketip karanlığa yürüdüğünü anlayamamıştı.Evet başarmıştı. İstediği herşeye sahipti. Peki ya mutluluk! En son nezaman içinden gelerek kahkahalara boğulmuştu. Dudağının kenarında yalan bir tebessümün verdiği çizgiler. Neden şimdi? Neden herşey bir anda onu buraya getirdi ve bunları düşünmeye başladı. Yorgunluğu omuzlarında bir ağırlık olmuştu. Ilık bir duş aldı ve yatağına uzandı. Gözleri kapanırken ağır ağır, rüyalarına aralanıyordu zihni. Ve macera başladı...
Ekleme
Tarihi: 02 Eylül 2024 - Pazartesi
TÜRBÜLANS
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(1)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.