Bir sürü yüzü olmayan insan doluydu etrafı.
Kadın erkek karışık, hepsi siyah takımlı ve suretsizdi.
Bembeyaz elbisesiyle ortalarında kalmıştı Bade.
Hangisine yaklaşsa o kişi aydınlanıp tanıdık bir yüze dönüşüyor, uzaklaştığında tekrar kararıyordu.
Neredeyse tamamında aynı durum oluyordu ama birkaç kişide hiç değişiklik yaşanmamıştı.
Birden başı dönmeye başladı. Hepsi etrafında dönüp duruyordu.
O dönüş o kadar hızlandı ki gözü kararmaya başladı ve bayıldı.
Ve... Uyandı. Neydi bu rüya şimdi?
Bu otelin öyle bir etkisi vardı ki rüyaları bile farklılaşmıştı.
Bir şeyler anlaması gerekiyordu ama ne?
Gözü duvardaki saate takıldı.
Oldukça geç olmuştu ve midesindeki hareketlilik açlığını bağrıy
ordu. Kalktı, duş aldı, hazırlandı ve yemeğe indi.
Rüyasının etkisinden olsa gerek; inci beyazı bir elbise giydi, özenle hazırlanmıştı.
Sanki özel bir davete katılır gibi.
Yemek salonu bir sanat galerisi görüntüsünde, ciddi bir zevkin yansımasıydı.
İnsanları gözlemlemek istiyordu ve her masayı rahatça görebileceği bir köşe seçti kendine.
Masaya doğru adım adım ilerlerken kendiyle bir oyun oynamaya karar verdi.
Burası bir podyumdu onun için ve manken edasında yürümeliydi.
Karamel rengi yana taradığı dalgalı saçları ve yüzüne takındığı cilveli tebessümle yürümeye devam etti.
Masasına geldi, oturdu. Saçlarını omuzlarından sırtına doğru nazikçe savurup göz ucuyla etrafı süzdü.
Bir kaç meraklı göz ve bir kaç hayran bakışla karşılaşınca keyfi yerine geldi.
Masaya gelen garsona nazik bir şekilde siparişini verdi.
Telefonundan maillerini ve mesajlarını cevapladıktan sonra yemeği geldi.
Ağır ağır lokmalarını çiğnerken insanları gözlemlemeye başladı.
Bir çift, hiç konuşmadan yemek yiyordu. Birbirlerinin gözlerine bile bakmadan.
Ara ara telefonlarının ekranına bakıp bırakıyorlardı.
Diğer bir çift tartışıyodu.
Birbirlerine öfkeyle bakıyor ve sesleri biraz yükselince etrafı kontrol edip seslerini alçaltıyor
ve yine tartışmaya devam ediyorlardı.
Diğer bir masada bir aile vardı.
Baba yemeğini yerken ekranı açık telefonuyla ilgileniyor.
Anne hem çocuklarını hem de kendini doyurmaya çalışıyordu.
Babanın bu durum umrunda değil gibiyken, anne de şikayet etmiyordu.
Belli ki bu artık onların normaliydi. Bir başka aile de durum çok farklıydı.
Anne ve baba birbirlerine sevgi dolu gözlerle bakarken
aynı ortak sevgi ve şefkati çocuklarına da gösteriyorlardı.
Birden içi ısındı Bade'nin.O sırada masaya biri yaklaştı.
Uzun boylu kumral, geniş omuzlu ve belirgin hatlara sahip
bir beyefendi ona gülümseyerek bakıyordu.
Bade şaşkın ama meraklı bir şekilde konuştu.
-Merhaba! Yardımcı olacağım bir şey var mı?
-Merhaba, çok özür dilerim rahatsız ediyorum
ama salona girdiğinizden itibaren sizi izliyorum ve insanlara bakışınızı gördüm.
Acaba gazeteci misiniz diye merak ettim.
Aaaa bu arada kendimi tanıtmadım afedersiniz.
Ben, bu otelin işletmecisi Yaman.
Bade şaşkın bakışlarla kendine uzatılan el ile tokalaştı.
-Ben, Bade memnun oldum Yaman Bey. Fakat ben gazeteci değilim.
Sadece insanları uzaktan gözlemlemeye ve onların hayatlarını okumayı seviyorum.
-Ben de memnun oldum Bade Hanım
. Sakıncası yoksa size eşlik edebilir miyim?
Hayli meraklandım bu gözlem hususunda.
-Lütfen, elbette bir sakıncası yok.
Ben de ilk akşam yemeğimi yalnız yememekten dolayı mutlu olurum.
Dedi Bade ve içten içe kendine kızdı.
Delirmişti sanırım. Nasıl kabul ederdi bu teklifi.
Hem de bu kadar kolay. Hem de hiç tanımadığı bir Adam.
Üstelik neden hoş bir kıpırtı olmuştu içinde anlamadan.İç sesini duydu sonra.
-Kaç kişi tanıdın, kaç kişi çıktı hayatından?
Hem tanıdın da ne oldu?
Bırak bir de burdan dokun hayatın olasılığına.
Belki olasılıklardır sana gerçeğin koridorunu açacak olan...