Bir varmış, bir yokmuş diye başlardı hikayeler.
Sonra zamanın birinde diye devam etti.
Şimdi eskiden böyleydi diyoruz yad ederken geçmişimizin sayfalarını.
Şimdi yok gibi hep geçmişten çiziyoruz geleceğimizi.
Ve unutuyoruz şimdinin yarın geçmişimiz olacağını.
Belki de kendimizi yaşadığımız zamana uyarlasak
keşkelerimiz alıp götürmeyecek bizi kanatlarında!
Bir yıl dört mevsim, oniki ay, elli iki hafta, üçyüz altmış beş gün.
Her yeni gün bu döngünün içinde kaybolurken hep daha iyisine umutlanıyoruz
ancak nekadar bu umuda dahil oluyoruz?
Koştururken standart saatlerimizin istemsizce planlanmış şartlarına,ne kadar mutluyuz?
Aklımızdan geçen her düşünceyi süzgeçten geçirip konuşmak zorunda olduğumuz insanlar ya da böyle olması gereken durumlar.
Bedenen yaşadığımız tüm yorgunluklar aslında hep sözcük lerimizi kısıtlamaktan bence.
Oysa bazen ağzımız dolu dolu konuşmak istiyoruz değil mi?
Hakedişini şak diye suratına kusmak, tümcelerle kendine getirmek bazılarını!
Ah nasıl canınız çekti bunu değil mi?
Bunu yazarken tebessüm ediyorum.
Çünkü birçoğunuzun heyecanlandığını hissettim.
Bazen samimiyetsiz bir tebessüm belirir ya
yüzümüzde, içimizden neler söyleriz halbuki karşımızdakine.
Ne yapalım böyle rahatlıyoruz belki de...
Sıradan bir gün bitimi! Saatle ve sayılarla dönen bir hayat.
Vizyonumuz, misyonumuz ne bulamadan, bilemeden geçen bir soluk hayat. Kaç kişi kendini tam anlamıyla tanıyor?
Yeni biriyle tanıştığımızda sorulan sorular bile aynı.
Yeni tanıştığınız birine hiç sordunuz mu mesela
"Varoluşunun insanlığa sunduğu değer nedir?
Ne işe yarar gerçek Sen? " Tabii ki sormadınız.
Çünkü hangi rengi, hangi yemeği sevdiği daha kolay.
Kim ne yapsın benim evrenin varoluşundan beri değiştirmek istediğim ya da şahit olmak istediğim olayı.
Ya da neler başarmak istiyorken maruz kaldığım hayatın keşkelerini!
Bir özeleştiri yapsak kimse kimseyi gerçekten tanımak istemiyor tezine ulaşabiliriz...
Çünkü zor. Biz zor olanı sevmeyiz. Soyut kavramlar bizlik değil.
Şöyle elle tutulur şeyler olmalı. Mutlu olmak için bile somutu ararız.
Yine de herşeye rağmen güzelliklerimiz de yok değil.
Dostlarımız önemlidir, yalnız hissettiğimiz anlarda şükür sebebimiz olurlar.
Bir telefon, bir mesaj, bir buluşma alır götürür bütün zedelenmiş duygularımızı.
Sadece hüznün ilgilendirmez onları.
Mutluluğunu da paylaşırlar. Dostlar, Sevgili Dostlarım.
Boşuna değil Sizde olmam, bende olmanız biliyorum...
Size söylenecek çok şey var ama anlatmaya kalksam destan olur.
O yüzden Dostlarım, size sonsuzlarca teşekkür ediyorum.
Varlığınız ruhuma eş olduğu için şansların en büyüğüne sahibim.
Sizi çok Seviyorum.