Hayat; güneşin ışıldamasıyla başlayıp, ayın parlamasıyla bitecek kadar kısa iken, kavgasında olduğumuz herşey anlamını yitirebiliyor.
Kendimizi önemsediğimizi düşündüğümüz anlarda bile ortaya çıkan bir sürü bahane sıralanır.
"Bunu da halledeyim sonra bakarım"kendiniz için ne kadar kullanıyorsanız bu cümleyi geçmiş olsun kendinizi kaybediyorsunuz.
Oysa kazanmamız gereken öncelik kendimiz olmalı.
Sorumluluklar, şartlar ne olursa olsun, bunları yerine getirebilmek bile bizim ne kadar iyi olduğumuzla ilgili.
Bu gece uyumadan önce kafanızda kaç soru işareti, kaç belirsizlik olacak. Yarın sabah uyandığınızda o düşünceler sizi ne kadar yormuş olacak...
Saatlerce uyusanız da dinlenemediğiniz anlar var ya hani,işte sebebi uyumadan önce düşündüğünüz o herşey!
Bırakın kendinizi bir parça akışa, bir parça oluruna...
Olduramadığınız herşeyin yerine yaşadıklarınızı kabullenişi koysanız nasıl bir hayat çizgisinde yürürdünüz hiç düşündünüz mü?
Lütfen deneyin.Ancak en önemli detayı unutmayın! Kendinizi...
Siz her şeysiniz.
Hayatınızdaki herşey ve herkes siz varsınız diye varlar.Hayatınızın merkezine kendinizi koyun ve arkanıza yaslanın.
Artık birileri sizi düşünsün. Yorgunluğunuzu bir parça dinlendirseniz gözünüzdeki ışığın ne kadar karanlığı aydınlattığını fark edeceksiniz.
Bir şeylere yetişmek için yeterince harap olmadınız mı?
Ya da en son ne zaman ayaklarınızı uzatıp kendi hayatınızı izlediniz.
Kaç yanlışınız kaç doğrunuzu götürdü. Kaç yanlıştan ders çıkarıp kaç doğruya ekleme yaptınız?
Şimdi artık şapkalarımızı elimize alıp içine bakma vakti. Polyanna da değiliz, kül kedisi de.
Gerçek tektir.
Ve zaman artık kendi gerçeğinizle yüzleşme vakti.
Kendinize itiraf edin artık.
Sizin gerçeğiniz ne?