Umudunu kaybetme?
Neyin neresinden tutarsak bunu başarabilirim ki!
Tesadüfi yaşadığımız bir hayatın içinden çıkabilmek ne derece kolay olabilir?
Tutunduğumuz her dal için ektiğimiz her bir tohumun toprağına ağlar olduk.
Güvendiğimiz dağlara eskiden karlar yağdı diye
dert yanarken enazından başımıza gelen ne ise haberimiz oluyodu.
Şimdi o karı görmek bile mucize oldu.
Herkes herşeyi gül gibi, güneş gibi yapıyor da biz kendimizi bahar yaşıyor sanıyoruz.
Oysa bazen biz bazen de başkaları kapkaranlık bir kış oluyoruz.
Kaç yalancı bahara kaç yalancı uyanış yaşadık kimbilir!
Bir kıvılcım düştüğünde yanan ateşi artık harlamak zorundayız.
Bir tebessümün altına süpürdüğümüz ne varsa görünür oldu.
En büyük derslerimiz dediğimiz tüm dertlerimizin çığlıkları karıştı merhabamıza.
Bugün var dediğimiz herşeyi tek tek kaybederken yokluğun derinliğine gömülüyoruz.
Umut fakirin ekmeğiydi ya! Kaç kez fakir olduk biz şimdi?
Gözkapaklarımız artık bir başka ağırlıkla kapanıyor, uykular bölünür oldu.
Birbirimize sarıldığımız dostların sıcaklığına bile ağlar olduk artık.
Bazen çocuğunun, bazen dostunun gözüne bakamaz oldu insanlık.
Bir buhar gibi uçuşuyoruz.Geriye bizden bir nem kalacak.
Günümüzü geleceğe taşımak yerine keşkelerimize kucak açıyor
olmanın verdiği o bitkinlik hiç izin vermiyor gülüşümüze.
Umudunu kaybetme!
İçin sıkıldı değil mi okurken yazıyı. Çünkü hepsi sen, hepsi ben, hepsi biziz. Ne yapalım peki?
Böyle bunları konuşup konuşup şansımıza mı küselim.
Elini bir taşın altına koymaya ne dersin?
Biliyorum yapabilirsin.
Herkesin içinde birşeyleri gerçekleştirdiği bir cevher var.
Sadece bunun farkına var. Ben yapamam dediğini duyuyorum. Neden?
Tüm bu yazdıklarım sen isen hepsine rağmen yaşayabiliyorsun ya!
Umudunu kaybet gerekirse.
Ama hayatını yeniden inşaa et. Hadi kalk!