Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
İsa Demiroğlu
Köşe Yazarı
İsa Demiroğlu
 

Gitmenin İki Yüzü: Fiziksel ve Düşünsel Yüz

“Bazen çekip gitmek gerekiyor. Her şeyi geride bırakıp sadece yola odaklanmak gerekiyor.” Bu cümleler bana bir yerden tanıdık geliyor aslında. Kimi zaman bir ayrılık cümlesi, kimi zaman ise bir dönüşüm cümlesi... Konuya nasıl bakıldığına göre değişiyor aslında. Evet, bazen çekip gitmek gerekiyor. Bütün kelimeleri öldürüp, susarak gitmeli insan. Ardından bir delil bırakmadan, çekip gitmeli.   Yazılan, çizilen, söylenen ve hatta okunan ne varsa, geride bırakıp gitmek var içimde. İçimden gelen birçok şey var aslında ama hangisinden başlamalı karar veremedim. Bu yüzden gitmeyi tercih ettim. Herkesin aklına ilk gelen fikir gibi benim de aklıma gitmek geldi. Aslında, gidecek bir yerim bile yok. “Nereye gideceğini bile bilmeden gitti” cümlesi var ya, tam da beni anlatıyor gibi... Gidecek bir yerim yok ama aklımda gitmek gibi bir düşünce var.   İnsan sadece fiziksel olarak mı gider? Peki, ya düşüncede gitmek mümkün değil mi? Aslında mümkün, var olduğun yer sana ait değilse; düşünceyle gidersin var olman gereken yere. Yanında olması gereken kişi yoksa şayet, düşünceyle yanında olduğunu hissedersin, bu da düşünsel olarak gitmek sayılmaz mı?   Anlattıklarım biraz karışık geldi sanırım. Kabul etmeliyim biraz değil aslında çok karışık. Durumu daha iyi anlamanız için bir örnek vereyim size. “Yaşadığı şehirden uzak başka bir şehirde yaşamaya mecbur bırakılan bir kişi düşünelim. Yaşamaya mecbur kaldığı şehirdeyken aklında sürekli memleketi yer alıyor. Bu yüzden günün çoğu derin düşüncelere dalarak geçiyor. Bu zaman diliminde ise yemek yiyor, geziyor, işe gidip geliyor, kısacası hayatına da devam ediyor.” Bu durumdayken bu kişinin, yaşadığı şehirde olduğunu söylemek mümkün mü? Bence değil çünkü var olduğu şehirde sadece fiziksel olarak var hâlbuki ruhu memleketindedir. Memleketine gidemeyeceğini bildiği için düşünsel olarak memleketine gidiyor. Tam da benim içinde bulunduğum durum gibi.   İçimden, bu şehrin en ücra yerine gitmek geliyor. Beni tutan bir güç var ama, nasıl da unutmuşum bu şehrin en ücra yerindeyim zaten... Daha ücra bir yer var mı bilmiyorum ama içimden her şeyi bırakıp gitmek geliyor. Belki içinde bulunduğum yer bana ait değil ama biraz da bana ait. Her şey bu kadar karmaşıkken nasıl da basit düşünüyorum değil mi? Gitmek kurtuluş mu yoksa bir kaçış mı?
Ekleme Tarihi: 17 Kasım 2023 - Cuma

Gitmenin İki Yüzü: Fiziksel ve Düşünsel Yüz

“Bazen çekip gitmek gerekiyor. Her şeyi geride bırakıp sadece yola odaklanmak gerekiyor.” Bu cümleler bana bir yerden tanıdık geliyor aslında. Kimi zaman bir ayrılık cümlesi, kimi zaman ise bir dönüşüm cümlesi... Konuya nasıl bakıldığına göre değişiyor aslında. Evet, bazen çekip gitmek gerekiyor. Bütün kelimeleri öldürüp, susarak gitmeli insan. Ardından bir delil bırakmadan, çekip gitmeli.

 

Yazılan, çizilen, söylenen ve hatta okunan ne varsa, geride bırakıp gitmek var içimde. İçimden gelen birçok şey var aslında ama hangisinden başlamalı karar veremedim. Bu yüzden gitmeyi tercih ettim. Herkesin aklına ilk gelen fikir gibi benim de aklıma gitmek geldi. Aslında, gidecek bir yerim bile yok. “Nereye gideceğini bile bilmeden gitti” cümlesi var ya, tam da beni anlatıyor gibi... Gidecek bir yerim yok ama aklımda gitmek gibi bir düşünce var.

 

İnsan sadece fiziksel olarak mı gider? Peki, ya düşüncede gitmek mümkün değil mi? Aslında mümkün, var olduğun yer sana ait değilse; düşünceyle gidersin var olman gereken yere. Yanında olması gereken kişi yoksa şayet, düşünceyle yanında olduğunu hissedersin, bu da düşünsel olarak gitmek sayılmaz mı?

 

Anlattıklarım biraz karışık geldi sanırım. Kabul etmeliyim biraz değil aslında çok karışık. Durumu daha iyi anlamanız için bir örnek vereyim size.

“Yaşadığı şehirden uzak başka bir şehirde yaşamaya mecbur bırakılan bir kişi düşünelim. Yaşamaya mecbur kaldığı şehirdeyken aklında sürekli memleketi yer alıyor. Bu yüzden günün çoğu derin düşüncelere dalarak geçiyor. Bu zaman diliminde ise yemek yiyor, geziyor, işe gidip geliyor, kısacası hayatına da devam ediyor.” Bu durumdayken bu kişinin, yaşadığı şehirde olduğunu söylemek mümkün mü? Bence değil çünkü var olduğu şehirde sadece fiziksel olarak var hâlbuki ruhu memleketindedir. Memleketine gidemeyeceğini bildiği için düşünsel olarak memleketine gidiyor. Tam da benim içinde bulunduğum durum gibi.

 

İçimden, bu şehrin en ücra yerine gitmek geliyor. Beni tutan bir güç var ama, nasıl da unutmuşum bu şehrin en ücra yerindeyim zaten... Daha ücra bir yer var mı bilmiyorum ama içimden her şeyi bırakıp gitmek geliyor. Belki içinde bulunduğum yer bana ait değil ama biraz da bana ait. Her şey bu kadar karmaşıkken nasıl da basit düşünüyorum değil mi? Gitmek kurtuluş mu yoksa bir kaçış mı?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.