“Bazı gerçekler yaşanmadan öğrenilmiyor.”Derdi bir bilge. İlk başta bu söyledikleri benim için pek bir şey ifade etmiyordu. Çünkü birçok şeyi yaşadığımı düşünürdüm, acemi her insan gibi. Oysa, yaşanacak çok hayat varmış bu dünya kervanında. Bu dünyaya sadece bir sınav yeri gibi bakardım. Her şey, bir ders kitabında yazılmış gibi. Doğmadan önce onu okuyup dünyaya sınava girmek için geldiğimizi sanırdım. Oysa çok yanılmışım, ve bunu 22 yaşında öğrendim. Meğer insan bu dünyaya tabiri caizse sınav için değil, ders notlarını hazırlayıp sınava girmek için yaşarmış. Çoğu insanlara göre hâlâ tecrübesiz biri gibi görünüyorum. Hayır, ben bunu reddediyorum. Tecrübesiz değilim, sadece hayatı farklı yönlerde yaşıyorum. Diğer insanlar gibi düşünmüyor, onlar gibi yaşamıyorum. Farklılıklarımdan dolayı tecrübesiz görünüyorum, hepsi bu kadar. Gelin, bu hayata bir de benim gözümden bakalım.
Benim yaşamaya başladığım ilk an, dünyaya geldiğim zaman yani bundan 22 yıl önce değil. 22 yıl önce ben, sadece var oldum ama ben olmadım hiçbir zaman. Çünkü o ben, daha hiçbir şeyin farkında değildi. Yaşamaya başladığım ilk an, nefesimin ilk tutulduğu andı, yani sevmeyi ve var olmanın ne demek olduğunu anladığım zamandı. Kendimi sevmem, kendimin farkına varmam benim hayatımın başlangıcıydı. Buradan yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki var olmak yaşamak değil, var olduğunun farkında olmak yaşamaktır. Kendimin farkında olduğum zaman yaşamaya başladım. Benim miladım, sevgiyi tanıdığım gündü. Sevgi gibi kutsal bir duyguyu tanıyınca var oldum. Sevgiyi de bir çift ela gözle tanıdım. Zaten her şey o gün başladı. Kendimi tanıyınca daha anlamlı geldi hayat ve yaşam denen bu ders kitabının ilk notlarını almaya başladım. İşte o an sınava girmeye hazırdım. Ne diyordu ilk notta:
“Oysa biz sevmeye mecburmuşuz.
Kimsenin kıymetini bilmediği sevdalara,
oysa biz birbirimize mecburmuşuz,
farkına varmamışız bile.
Zaman bizden gidiyor, biz bilmesek de.
Biz unuttuğumuz her şeye mahkûmmuşuz.
Biz bilmesek de.
Bilsek de, bilmesek de birbirimize mecburmuşuz.
Oysa biz sevmeye mecburmuşuz.”
Ne de doğru, biz sevmeye ve birbirimize mecburuz. İşte ilk notum buydu. Bu notların verdiği derslere göre şekillenecekti benim hayatım ve öyle de oldu. Hayatım hep sevdayı aramak ve ona kavuşma ümitleriyle şekillendi. Önce kendimi sevdim, sonra çevremi ve sonra da ela bakan bir çift gözü sevdim. Kendimi sevdiğim ilk an mesleğimi de buldum: bilgilendirmek, yazmak ve bilgiyi ölümsüzleştirmek. Yani yazarlık, fotoğrafçılık ve gazetecilik. Kendimi bu dallarda buldum.
Kendimi buldum bulmasına da; bana, beni bulduranı kaybettim. Sonra yine arayış içinde buldum kendimi. Acıyı tanıdım, hayatın diğer yüzünü tanıdım ve şimdiki ben oldum. Ve bunları yaşamadan önce birçok şeyi yaşadığımı düşünürdüm, acemi her insan gibi. İşin özü başta değindiğim söz gibi, “Bazı gerçekler yaşanmadan öğrenilmiyor.”