Hayatta her adımımızda, her kararımızda önümüze çıkan engelleri genellikle dışarıda ararız.
Sanki bizi tutan, ilerlemekten alıkoyan şeyler hep başkalarıymış gibi gelir.
Oysa çoğu zaman, en büyük engel bizizdir.
Kendi yolumuza taş koyan, karşımıza çıkan fırsatlara sırt çeviren, korkularımıza boyun eğen bizden başkası değildir.
Kendi içimizde inşa ettiğimiz duvarlar, korkularla ördüğümüz kalın setlerdir esas engel. “Başaramam,” deriz,
“Bunu hak etmiyorum,” diye düşünürüz.
Bu düşünceler, zihnimizde yankılanıp durdukça, o yankılar giderek gerçekliğimize dönüşür.
Sanki kaderimizin ipleri bizim elimizde değilmiş gibi davranır, kendimizi pasif bir izleyici konumuna koyarız.
Oysa biz, her an, her nefes aldığımızda kendi kaderimizin mimarıyız.
Yaptığımız her seçim, o ipleri nasıl ördüğümüzü gösterir.
Bir çiçek, kendi gövdesine uzanan ışığı engeller mi?
Güneşi gördüğünde ona yönelir, boy verir, büyür.
Biz de hayatın bize sunduğu fırsatlara böyle yaklaşmalı değil miyiz?
Kendimizi geri çeken, fırsatları kaçırmamıza neden olan, çoğu zaman kendimize koyduğumuz sınırlardır.
Başkalarının düşüncelerine gereğinden fazla önem vermek,
toplumun beklentilerine uymaya çalışmak, başkalarının ne diyeceği korkusuyla hareket etmek…
Bunların hepsi, kendi içimizde oluşturduğumuz engellerdir.
Bize bizden başka kimse engel olamaz.
İçimizdeki en büyük düşman, başarısızlık korkusu olabilir.
Bir adım atmaya cesaret edemediğimizde, o adımdan geri duran da, ilerlemekten korkan da bizizdir.
Kendi yeteneklerimizi küçümser, kendimize yeterince güvenmezsek, karşımıza çıkan en ufak bir zorlukta pes ederiz.
Halbuki içsel gücümüzü fark ettiğimizde, hiçbir şeyin bizi durduramayacağını anlarız.
İçimizde var olan potansiyeli keşfetmek, bizi engellerin ötesine taşır.
Bir an durup düşünelim. Hayatta bize engel olan şey gerçekten dışarıda mı?
Yoksa o engelleri yaratan, şekillendiren, büyüten biz miyiz?
Korkularımız, şüphelerimiz, başkalarının onayına duyduğumuz ihtiyaç mı bizi durduran?
Eğer bu sorulara içtenlikle cevap verebilirsek, o engellerin birer birer yıkıldığını göreceğiz.
Kendimize inanmadığımız, kendimizi yeterli görmediğimiz sürece, hayat bize ne sunarsa sunsun, biz o sunulanlara hazır olamayız.
Bizi durduran, yolumuza taş koyan, her adımda tökezleten yine kendimiziz.
Ama aynı zamanda, o taşları kaldıracak, yolumuzu açacak ve ilerleyecek güç de bizde saklıdır.
Kendi iç dünyamızda yarattığımız bu engelleri aşmak, bizi özgürlüğe götürür.
Kendimize koyduğumuz sınırları genişletmek, korkularımızla yüzleşmek, başarısızlıktan korkmadan adım atmak…
İşte gerçek özgürlük burada başlar.
Çünkü bilmeliyiz ki, en büyük engel de en büyük kurtuluş da bizim içimizde.
Önce kendimizi aşmalı, sonra dünyayı kucaklamalıyız.
Nimet Ünal Mızraklı
@nisanrain