-Ah Esma, ne işler açtın benim başıma, diyordu Julide, içi biraz sıkkın biraz da şaşkındı.
Esma, Julideyi düşündüğü için onu düştüğü gırdaptan, ruhunun kaybolduğu yerden kurtarmak istiyordu
Yıllarca örümcek ağı gibi birbirine dolanan sorularına cevap bulmalıydı.
Ona, bir yaşam koçundan bir iki seans ayarlamıştı, ilk sefer yalnız gitmesine izin vermedi düştüler yola.
Julide ondan intikam almaya and içti.
Esma, zerre pişmanlık hissetmiyordu, Julide bu sırtında kanbur gibi olan ve zihnini devamlı meşgül eden bu yükten kurtulmalıydı bir an önce. Kurtulmalıydı ve kanat çırpan kuşlar gibi özgür kalmalıydı.
Seans için adrese ulaştıklarında, başka insanlar da vardı Julide, Esma ya bakıp
- tek ben olacağımı düşündüm, bu insanlar kim, diye sordu.
İçinden, "keşke gelmeseydim, ne işim var burada, herkesin önünde hayat hikayemi mi anlatacağım? diyordu kızgın bir şekilde.
Gelenler farklı şey için gelmişti.
Yaşam koçu olan kadın, içeri girince herkesi selamladı ve ilk kişiyi çağırdı
" Julide hanım burada mısınız" diye, soruyordu.. El kaldırdı Julide.
Kendini acemi bir öğrenci gibi hissediyordu.
Böyle hissetmeyeli yıllar olmuştu.
Kadın onunla yalnız görüşmek istemişti.
Esma bekleme salonunda bekleyecekti onu.
Julide, "anlatın" sözü karşısında fazla detay'a girmeden kısaca hayatını anlattı kadına.
Kadın pek memnun olmadı bunlardan kendisi sadece yaşam koç'u değildi psikoloji de okumuştu
Julidenin zırhını yok edip, detayları öğrenmeliydi.
.......................................................................
Gel zaman git zaman , bu seanslar sayesinde Jülide, içindeki değişimle birlikte kendini daha değerli görmeye başlamıştı artık.
Seanslar, mucize gibi gelmişti ona kendisine verilen ödevleri eksiksiz yerine getiriyordu.
Uzun ve zorlu bir süreçten sonra affedememenin verdiği yük zamanla omuzlarını hafifletmeye başladı. Bir kuş kadar özgür hissediyordu kendini. Belki içinde yanıt bulamayan soruları olsa da üstesinden geleceğini biliyor,zamanın kendisine iyi geleceğine inanıyordu.
Ailesini görmeye gitmesi gerekti, bu bir ödevdi.
Çok zorlandı Julide, gidip gitmeme konusunda.
Giderken iki adım gidip bir adım geri geliyordu. Düşünceleri dalgalı, kalbi yaralı.
İşte tam da yaralı kalbini onarmak için bunu yapması şarttı.
Annesi, aslında ondan daha yaralıydı yıllardır baskı altında yaşamıştı
Diğer kardeşleri kimi okulda kimi evlenmiş barklanmıştı.
Julide o göz alıcı soruyu sordu:
- Anne, neden beni sevmediniz, neden bana üvey evlatmışım gibi davrandınız, neden evlenince hiç arayıp sormadınız?
Neden?. Bunları sormak o kadar rahatlatmıştı ki onu, sıra geldi yıllardır beklediği cevapları duymaya.
Annesi ona dönüp, hiç onun beklemediği bir cevap verdi:
"Sen bizi arasaydın, sen bizden küçüksün, önce senin aranan sorman gerekmez miydi?
Julide çok kızdı, çok kırıldı bu cevaba, evlat ile anne arasında geçen bu seviyesi düşük, samimiyetten uzak muhabbete inanamıyordu.
-Siz beni kocaya verdiğinizde benim yaşım 17 bile değildi, insan evladını hiç mi merak etmez, ne sandınız bunca zaman keyfi yerinde mi sandınız, ondan mı aramadı sandınız? diye soruverdi soğuk bir biçimde.
Annesi, suçu babasına attı, "kızım baban hep doldurdu beni, o arasın bizi" diye.
Julide en can alıcı soruyu sordu, "anne sen saklı gizli arayabilirdin, hiç mi merak etmedin evladını"?
Annesi, " merak ettim hemde çok, cahilliğime ver kızım ve affet beni" dedi bir an'da.
Julide bunca yolu bunun için gelmişti gelmesine ama, zihni, sakın affetme diye sessiz çığlıklar atıyordu.
Önce susmayan zihnini susturması gerekti.
Duyguları karman çormandı, hem deniz gibi dalgalı, hemde annesini kaybetmiş serçe gibi.
Ona seans veren kadını aradı
"yapamıyorum, öğrendiğim her şeyi unuttum, çünkü ezberlediğim gibi olmadı hiç bir şey, karanlıkta yolunu kaybetmiş gibiyim, sonraki adımım ne bilmiyorum, sağa mı gitsem, sol'a mı inanın bilmiyorum, diye bitirdi cümlesini bir nefeste.
-Julide hanım, kolay olmayacağını biliyorduk, beni iyi dinleyin, sakin olmak ve zihninizi susturmak sizin yararınıza olacak, derin, nefes alıp verin bir iki dakika ve annenizle tekrar konuşun, kendinizi onun yerine koyun, ondan da rica edin, kendisini sizin yerinize koysun.
Tüm bu olanların içinde Julide bir süreliğine birini unutmuş gibiydi.
Suat, daha iyi durumdaydı ama hala hastanede kontrol altındaydı. Julideyi çok merak etmişti.
Ve ona bir şey itiraf etmesi gerekecekti. Julide ise bunu zaten biliyordu, bilhassa bu yüzden onu görmeye gitmiyordu.
Ya ona, aşkını itiraf ederse, ne cevap verecekti ona?
Vereceği cevabı henüz düşünmemişti.
Çünkü hayatın labirentlerinde kaybolmuştu zaten, birde aşkın bilinmeyen yollarında kaybolmaya hazır değil'di.
Zamana ihtiyacı vardı.
Önce düzene koyması gereken şeyler vardı.
Ve yine ezbere konuşuyordu
Her şey illa pırıl pırıl planlı programlı ve şeffaf olması gerekti onun için.
Hayat tuğla ile duvar örmekten, ve "bu duvar bitti" demekten ibaret değildi.
................................................................
Aylin Özgür