Anasayfa
Yazarlar
Nimet Ünal Mİzrakli
Yazı Detayı
Bu yazı 9637+ kez okundu.
Kendinle Bütünleşmek: Yitirdiğin Parçaları Bulmak
İnsan, yaşamı boyunca kendini tanıma ve anlama yolculuğunda kaybolabilir. Her an bir başkası gibi yaşamaya çalıştığımızda, içsel kimliğimizle aramızda bir mesafe oluşur. Bu, kendinden uzaklaşmak gibidir. Peki, gerçekten kim olduğumuzu nasıl keşfederiz? Belki de cevap, kaybettiğimiz parçalarımızı toplamakta saklıdır.
Bir zamanlar, hayatımızın başında, olduğumuz kişiyle tam bir bütünlük içindeydik. Ancak, zamanla dış dünyanın sesleri, beklentiler ve roller, bu bütünlüğü bozdu. Her birimiz birer puzzle gibiyiz; zamanla parçaları eksilen, ama yeniden tamamlanmayı bekleyen. Kendinle bütünleşmek, işte o eksik parçaları bulup yerine koymaktır. Bu yolculuk bazen zor, bazen ise acı verici olabilir. Ancak her adımda, kendi içimizdeki gerçek benliğe daha fazla yaklaşırız.
Bir deniz düşünelim. Yüzeyi çoğu zaman dalgalıdır. Rüzgârın, fırtınaların etkisiyle hareket eder, değişir. Ancak, denizin derinliklerine indiğinizde o fırtınalar yok olur, bir huzur ve sessizlik hâkimdir. İnsanın ruhu da böyle değil midir? Yüzeyde, hayatın akışı içinde savrulurken, içsel derinliklerimizde sabit bir öz yatar. Kendimizle bütünleşmek, bu derinliği bulmak ve yüzeydeki fırtınalara rağmen o huzuru hissedebilmektir.
Aslında ağaca da benzeriz biz. Biliriz ki her ağaç, toprağa kök saldığı kadar güçlüdür. Dışarıdan bakıldığında dallarıyla, yapraklarıyla görkemli bir ağaç gibi görünsek de, köklerimizle toprağa sıkı sıkıya bağlı değilsek rüzgâra karşı koyamayız. Kendimizle bütünleşmek, o köklerle bağımızı güçlendirmek ve kendi benliğimize daha sağlam bir şekilde tutunmaktır. Köklerimize inip, kim olduğumuzu gerçekten anlamak ve yüzeydeki rüzgârlar karşısında dimdik durabilmek.
Kendimizle bütünleşmenin en zor kısmı belki de yüzleşmektir. Aynaya baktığımızda sadece dışarıdan görüneni değil, içsel dünyamızın kırıklarını, eksiklerini, hatalarını da görmek zorunda kalırız. İşte bu yüzleşme, cesaret gerektirir. Ancak, tıpkı bir heykeltıraşın taşı yontarak içindeki heykeli ortaya çıkardığı gibi, biz de o kırıkları tamir ettikçe kendi özümüze ulaşırız.
Kısacası, kendinle bütünleşmek, dış dünyanın gürültüsünü susturup içsel sessizliğe kulak vermekle başlar. Her insanın içinde bir derinlik, bir öz vardır. O özle bağlantıya geçtiğimizde, yaşamın karmaşası içinde savrulmak yerine, kendi iç dünyamızda huzur buluruz. Bu bütünlük, hayatın her anında daha anlamlı, daha gerçek bir varoluşa kapı aralar. Kendinize ulaştığınızda, belki de en büyük keşfi yapmış olursunuz; çünkü bu dünyadaki en önemli yolculuk, kendi içine yapılan yolculuktur.
Gerçek benliğine ulaşan insan, hem kendine hem de çevresine daha derin bir anlayışla yaklaşır. Kendini bulan, hayatı da bulur.
Nimet Ünal Mızraklı
@nisanrain
Ekleme
Tarihi: 24 Eylül 2024 - Salı
Kendinle Bütünleşmek: Yitirdiğin Parçaları Bulmak
İnsan, yaşamı boyunca kendini tanıma ve anlama yolculuğunda kaybolabilir. Her an bir başkası gibi yaşamaya çalıştığımızda, içsel kimliğimizle aramızda bir mesafe oluşur. Bu, kendinden uzaklaşmak gibidir. Peki, gerçekten kim olduğumuzu nasıl keşfederiz? Belki de cevap, kaybettiğimiz parçalarımızı toplamakta saklıdır.
Bir zamanlar, hayatımızın başında, olduğumuz kişiyle tam bir bütünlük içindeydik. Ancak, zamanla dış dünyanın sesleri, beklentiler ve roller, bu bütünlüğü bozdu. Her birimiz birer puzzle gibiyiz; zamanla parçaları eksilen, ama yeniden tamamlanmayı bekleyen. Kendinle bütünleşmek, işte o eksik parçaları bulup yerine koymaktır. Bu yolculuk bazen zor, bazen ise acı verici olabilir. Ancak her adımda, kendi içimizdeki gerçek benliğe daha fazla yaklaşırız.
Bir deniz düşünelim. Yüzeyi çoğu zaman dalgalıdır. Rüzgârın, fırtınaların etkisiyle hareket eder, değişir. Ancak, denizin derinliklerine indiğinizde o fırtınalar yok olur, bir huzur ve sessizlik hâkimdir. İnsanın ruhu da böyle değil midir? Yüzeyde, hayatın akışı içinde savrulurken, içsel derinliklerimizde sabit bir öz yatar. Kendimizle bütünleşmek, bu derinliği bulmak ve yüzeydeki fırtınalara rağmen o huzuru hissedebilmektir.
Aslında ağaca da benzeriz biz. Biliriz ki her ağaç, toprağa kök saldığı kadar güçlüdür. Dışarıdan bakıldığında dallarıyla, yapraklarıyla görkemli bir ağaç gibi görünsek de, köklerimizle toprağa sıkı sıkıya bağlı değilsek rüzgâra karşı koyamayız. Kendimizle bütünleşmek, o köklerle bağımızı güçlendirmek ve kendi benliğimize daha sağlam bir şekilde tutunmaktır. Köklerimize inip, kim olduğumuzu gerçekten anlamak ve yüzeydeki rüzgârlar karşısında dimdik durabilmek.
Kendimizle bütünleşmenin en zor kısmı belki de yüzleşmektir. Aynaya baktığımızda sadece dışarıdan görüneni değil, içsel dünyamızın kırıklarını, eksiklerini, hatalarını da görmek zorunda kalırız. İşte bu yüzleşme, cesaret gerektirir. Ancak, tıpkı bir heykeltıraşın taşı yontarak içindeki heykeli ortaya çıkardığı gibi, biz de o kırıkları tamir ettikçe kendi özümüze ulaşırız.
Kısacası, kendinle bütünleşmek, dış dünyanın gürültüsünü susturup içsel sessizliğe kulak vermekle başlar. Her insanın içinde bir derinlik, bir öz vardır. O özle bağlantıya geçtiğimizde, yaşamın karmaşası içinde savrulmak yerine, kendi iç dünyamızda huzur buluruz. Bu bütünlük, hayatın her anında daha anlamlı, daha gerçek bir varoluşa kapı aralar. Kendinize ulaştığınızda, belki de en büyük keşfi yapmış olursunuz; çünkü bu dünyadaki en önemli yolculuk, kendi içine yapılan yolculuktur.
Gerçek benliğine ulaşan insan, hem kendine hem de çevresine daha derin bir anlayışla yaklaşır. Kendini bulan, hayatı da bulur.
Nimet Ünal Mızraklı
@nisanrain
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.