Ayşe, o sabah hızla evden çıktı.Sokağın alt başında karşısına çıkan köpeğin başını okşayıp önüne yemek koydu.Yolun sonuna karşılaştığı minik kedinin aç olduğunu fark etti ,çantasından çıkardığı beslenme kabındaki tüm yiyecekleri de kedinin önüne bıraktı.
Aaa ne güzel bir kelebek uçuyordu,kanatları sarı,turuncu...Yüzüne tebessümü yayan gün ,kim bilir daha nelere gebeydi?
Okul yoluna girdiğinde ne kadar yorulduğunu bir o kadar da mutlu ve huzurlu olduğunu fark etti.
İyilik yapmak ,sokak hayvanlarına yardımcı olmak onun ruhuna gelen en iyi şeydi.
İnsan olmak neydi?
İnsan kalabilmek en büyük mesele değil miydi?
Merhametli olmak en değerli erdem değil miydi?
Büyükbabası her zaman Ayşe ' ye nasihatlerde bulunurdu.Ona" Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin " ayetini hatırlatırdı.
Ayşe de pür dikkat onun sözlerine yoğunlaşır,kulak kesilirdi.
Ayşe 13 yaşında ,kulakları kepçe,zeki,çalışkan,akıllı bir çocuktu.Onu merhametli kılansa anne ve babasının dedesine olan saygısı ,hürmeti ve dedesinin güzel sözleriydi..
Yaşlılara yardımcı olmak,hele de anne babalar yaşlandığında onlara üf bile dememek dinimizin emirlerindendi ve bunu en iyi uygulayanlar ise Ayşe 'nin anne ve babası idi.
Onlardan aldığı eğitim ,terbiye ve yaşam Ayşe ' ye bu kimliği oturtmuştu.Nerede bir mazlum görse Ayşe hep onların yanındaydı.
Okulda o gün garip bir sessizlik vardı,sebebini merak edip arkadaşlarına sorduğunda Beden Eğitimi Öğretmeni Adil Hoca'nın kaza geçirdiğini öğrendi.Okulda çok sevilen Adil Hoca'nın bu acı haberi sadece Ayşe 'yi değil herkesi yıkmıştı.
Memleketten dönen Adil Hoca Ankara Çevre Yolunda bir tır ile çarpışmış ,ağır yaralanmıştı.Tüm çocuklar ve öğretmenler üzünç halde yasa boğulmuştu.
Yapacak bir şey olmalıydı,böyle eli kolu bağlı oturmak insanı daha da çaresiz bırakıyordu.
Ayşe gözünün yaşını sildi ,parmak kaldırıp sınıfta söz aldı
"Öğretmenim ,bu şekilde oturamayız,tüm arkadaşlar dua edelim ,Allah çocukların duasını makbul edermiş "dedi.
Öğretmen Aysun Hanım "Haklısın ,Ayşeciğim Allah sevdiğini darda koymaz "dedi.
Tüm öğrenciler ellerini en içten dualarla kaldırıp Rabb'e yakın oldular ve Hocalarının iyileşmesi için dua ettiler.Adil Hoca 'nın eşini arayan öğretmenimiz durumunun aynı olduğuna dair haber almanın hüznü içindeyken bizlerin dua ettiğini ve öğretmenimizin iyileşeceğine olan inancımızı iletti.
Tam okul zili çalıp çıkacaklardı ki bir kuş sınıflarına girdi .Güzel sesi ile uçan kuş sınıfı dolaşıp geldiği gibi gitti.Kimse ne olduğunu anlayamadı fakat kuşun sınıfa girmesinde sanki bir hikmet vardı.
O sırada öğretmenin telefonu çaldı ,arayan Adil Hocanın eşiydi.Öğretmenimiz tedirgin halde telefonu açtı ve yüzünde harika bir gülümseme ile "ÇOK ŞÜKÜR" diyerek kapattı.
Adil Hocamızın kendine geldiğini bildirip ardından da "Acil kan aranıyormuş "dedi.
Ayşe büyük bir heyecanla yerinden kalkıp ""Hocam,hepimiz hastaneye gidelim ,kiminki uyarsa vermeye hazırız "dedi.
Bu fikir sınıfça ayakta alkışlanarak kabul gördü.
Hastanede tüm gönüllü çocuklar sıraya girdi,Ayşe 'nin kan gurubu Adil Hoca ile aynı çıktı.B Rh+...
Bu haber karşısında ayakları yerden kesilen Ayşe kan vermenin,can olmanın gururunu yaşadı .
Sanki sınıfa giren kuş da Adil Hoca'nın haberini getiren müjdeci bir kuştu,her yaşanılan şeyde elbet vardı bir hikmet...
Adil Hoca 'nın hastaneden çıktığı günkü okulca sürprizleri taktire şayandı.Hastane bahçesine papatyalardan bir kalp yapmışlardı ,ortasına ise kocaman yazılarla "Bir hayat,bin hayat demek" cümlesini işlemişlerdi.
Evet,Adil Öğretmen kurtulmuştu ve daha çok Ayşeler yetiştirecekti inşallah...
ÖZNUR ÖZÖNCEL