Reklam kod içeriği yüklenmemiş.
Nimet Ünal Mİzrakli
Köşe Yazarı
Nimet Ünal Mİzrakli
 

Suskunluğun Yükü: Kızgınlık Geçer, Kırgınlık Kalır

Kızgınlık ve kırgınlık… İkisi de derin duygular, ikisi de ruhumuzu sarsar ama yolları birbirinden öylesine farklıdır ki. Kızgınlık, ansızın gelen bir fırtınadır. Hızlı, şiddetli, fakat kısa ömürlüdür. Tıpkı gökyüzünde toplanan kara bulutlar gibi; gelir, gürler, yağar ve sonra dağılır. Fırtına dindiğinde güneş yeniden kendini gösterir, rüzgar hafifler, hava temizlenir. Kızgınlık da böyledir, geçici bir sarsıntı gibi… Ama kırgınlık, derinlere kök salan, sessiz ve ağır bir buluttur. Ne yağar ne dağılır, yalnızca içten içe birikmeye devam eder. Kızgınlık geldiğinde yüksek sesler, hararetli cümleler, belki de içimizde biriken öfkenin patlamaları vardır. Fakat öfke geçince yerini tekrar sevgiye bırakır. Tıpkı bir kavganın ardından gelen barış gibi. Kızgınlık, hala bir bağın olduğunun göstergesidir. Bir ilişki, bir duygu, bir beklenti vardır kızgınlığın ardında. Kızarsınız çünkü hâlâ umursarsınız. Hala onarılabileceğini düşünürsünüz. Fakat kırgınlık… Kırgınlık, konuşmanın bittiği yerdir. Sessiz bir kabullenme, içe çekilen bir geri adım. Tüm kelimelerin tükendiği, sadece suskunluğun konuştuğu bir boşluktur. Kırgınlık, bir vazonun çatlaması gibidir. Dışarıdan bakınca belki hala o eski güzelliğiyle duruyor gibi görünür, ama dokunduğunuzda hissedersiniz; o çatlak hep oradadır. Her ne kadar onarmaya çalışsanız da, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Kızgınlık ise bir fırtına sonrası açılan gökyüzü gibi; geçer ve geride saf bir açıklık, tazelenmiş bir hava bırakır. Ama kırgınlık, geri döndürülemeyen, zamana karşı dirençli bir izdir. Onun sessizliği, aslında en büyük çığlıktır. Çünkü kırgınlıkta söylenmeyen o kadar çok şey vardır ki, bu suskunluk bazen dağlardan bile ağır gelir insana. Birine kırıldığınızda, artık onunla kavga etmeye bile gerek duymazsınız. Çünkü o köprüde yürümeye cesaretiniz yoktur artık. Kızgınlık, yeniden başlama ihtimalini barındırırken, kırgınlık o yolu kapatır, geçmişte bırakır. Tıpkı rüzgarda uçan bir yaprak gibi, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmıştır artık. İçinde ne bağırışlar vardır, ne de af dilemeler. Sadece derin bir iç çekiş ve içsel bir kapanış. Kırgınlık kalıcıdır, çünkü ardında bir güven kaybı, bir hayal kırıklığı vardır. Kızgınlık anlık bir patlamadır, geçer gider. Ama kırgınlık, ruhumuzun en derin köşesinde yer eder. O suskunluk, o söylenmeyen sözler, her seferinde biraz daha içimize çekilir, bizi kendi sessizliğimize hapseder. Ne bağırırsınız, ne de isyan edersiniz. Sadece susarsınız. Ve o suskunluk, en büyük yaradır. Çünkü kızgınlık, yeniden başlamanın umudunu taşır, ama kırgınlık bir bitiştir. Nimet Ünal Mızraklı @nisanrain
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2024 - Cumartesi

Suskunluğun Yükü: Kızgınlık Geçer, Kırgınlık Kalır

Kızgınlık ve kırgınlık… İkisi de derin duygular, ikisi de ruhumuzu sarsar ama yolları birbirinden öylesine farklıdır ki. Kızgınlık, ansızın gelen bir fırtınadır. Hızlı, şiddetli, fakat kısa ömürlüdür. Tıpkı gökyüzünde toplanan kara bulutlar gibi; gelir, gürler, yağar ve sonra dağılır. Fırtına dindiğinde güneş yeniden kendini gösterir, rüzgar hafifler, hava temizlenir. Kızgınlık da böyledir, geçici bir sarsıntı gibi… Ama kırgınlık, derinlere kök salan, sessiz ve ağır bir buluttur. Ne yağar ne dağılır, yalnızca içten içe birikmeye devam eder.

Kızgınlık geldiğinde yüksek sesler, hararetli cümleler, belki de içimizde biriken öfkenin patlamaları vardır. Fakat öfke geçince yerini tekrar sevgiye bırakır. Tıpkı bir kavganın ardından gelen barış gibi. Kızgınlık, hala bir bağın olduğunun göstergesidir. Bir ilişki, bir duygu, bir beklenti vardır kızgınlığın ardında. Kızarsınız çünkü hâlâ umursarsınız. Hala onarılabileceğini düşünürsünüz. Fakat kırgınlık… Kırgınlık, konuşmanın bittiği yerdir. Sessiz bir kabullenme, içe çekilen bir geri adım. Tüm kelimelerin tükendiği, sadece suskunluğun konuştuğu bir boşluktur.

Kırgınlık, bir vazonun çatlaması gibidir. Dışarıdan bakınca belki hala o eski güzelliğiyle duruyor gibi görünür, ama dokunduğunuzda hissedersiniz; o çatlak hep oradadır. Her ne kadar onarmaya çalışsanız da, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Kızgınlık ise bir fırtına sonrası açılan gökyüzü gibi; geçer ve geride saf bir açıklık, tazelenmiş bir hava bırakır. Ama kırgınlık, geri döndürülemeyen, zamana karşı dirençli bir izdir. Onun sessizliği, aslında en büyük çığlıktır. Çünkü kırgınlıkta söylenmeyen o kadar çok şey vardır ki, bu suskunluk bazen dağlardan bile ağır gelir insana.

Birine kırıldığınızda, artık onunla kavga etmeye bile gerek duymazsınız.

Çünkü o köprüde yürümeye cesaretiniz yoktur artık.

Kızgınlık, yeniden başlama ihtimalini barındırırken, kırgınlık o yolu kapatır, geçmişte bırakır.

Tıpkı rüzgarda uçan bir yaprak gibi, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmıştır artık.

İçinde ne bağırışlar vardır, ne de af dilemeler. Sadece derin bir iç çekiş ve içsel bir kapanış.

Kırgınlık kalıcıdır, çünkü ardında bir güven kaybı, bir hayal kırıklığı vardır.

Kızgınlık anlık bir patlamadır, geçer gider. Ama kırgınlık, ruhumuzun en derin köşesinde yer eder.

O suskunluk, o söylenmeyen sözler, her seferinde biraz daha içimize çekilir, bizi kendi sessizliğimize hapseder.

Ne bağırırsınız, ne de isyan edersiniz. Sadece susarsınız.

Ve o suskunluk, en büyük yaradır. Çünkü kızgınlık, yeniden başlamanın umudunu taşır, ama kırgınlık bir bitiştir.

Nimet Ünal Mızraklı
@nisanrain

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (6)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Kamacı ömer
(04.10.2024 19:15 - #2303)
Yüreğinize sağlık
Nimet Çok teşekkürler
Nimet Çok teşekkürler
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kamacı ömer
(04.10.2024 19:15 - #2304)
Yüreğinize sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emine-Kayseri
(04.10.2024 22:00 - #2305)
Harika tespitler.Tüm kalbimle katılıyorum.Ne güzel yazmışsın Nimetciğim,yüreğine sağlık canım❤️
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Emine-Kayseri
(04.10.2024 22:00 - #2306)
Harika tespitler.Tüm kalbimle katılıyorum.Ne güzel yazmışsın Nimetciğim,yüreğine sağlık canım❤️
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Anıl Mert Özsoy
(05.10.2024 09:33 - #2309)
Harika bir yazı. Yine bir Nimet Ünal klasiği.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Anıl Mert Özsoy
(05.10.2024 09:33 - #2310)
Harika bir yazı. Yine bir Nimet Ünal klasiği.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rotayonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.