Hayattan beklentilerimiz vardır hep...
Amacına ulaşmış bir güne kavuşmak ya da zirveye taşınan hayaller uğruna çabalarımızı süzgeçten geçirmek gibi...
İnsan olmak dün var olmak, bugün yaşar olmak ve gelecekte yâr olmaya çalışmak yani kubbede hoş bir seda bırakabilmek...
Her gün evrilen dünyada hengâmelerle yol alırsan kendini unutur kaybedersin sonra arar durur da bulamazsın.
Unutma hayatta herkese her şeye yetişmeye çalışırsan kendine yetişemezsin...
İnsanın dönem dönem kendini araması ve kaybolmuş olan ruhunun kulağından tutup sandalyeye oturtması ve onunla hasbihal edip halleşmesi gerekmez mi ?
Bedenimizin yükünü çeken özümüzün dinlenmesine , dillenmesine ihtiyacı yok mudur sizce de ?
Tatil planı dediğimiz şey kalabalık mekanlardan, kalabalık insanlardan arınıp kendinle hemhal olup gönül dünyana yaslanmak değil midir sizce de ?
Sosyal hayatın albenisinden arınıp tek nesne kaleme yemin edilen Kalem Suresi'nden yola çıkıp yazı ile arkadaş olmak zamanı değil mi artık ?
Söz uçar yazı kalır, düsturu ile konuşmaktan ziyade düşünmek ve düşünce havuzunda yüzmek çakıl taşlarını , inci mercanları çıkarmak sonra onları yazıya dökmek güzellik değil midir ?
Bugün herkesin ağzının laf yaptığı herkesin her konuda bilgi sahibi olup doktora bile doktorluk yaptığı lakin reçete yetkisi olmadığı zamanda sizce de bazen susmak da güzellik değil midir?
Iki cümleyi yazıya dökemeyen sabahlara kadar kafelerde sohbet adı altında baba parası ile eğlendiğini sanan evlatlarımıza düşünme yolunu aralayıp sonra da eline kalem vermek erdem değil midir ?
Günlük defteri ile başlayan yazının en kolayını çocuklarımıza sunmak, şiir defteri ile tatlandırmak , öykü hikaye ile taclandırmak dokunuş ya da başlangıç değil midir?
Lütfen bugün arkanıza yaslanın ve kendinizi ne çok özlediğinizi fark edin ve kendinizle kahve ve çay içmenin keyfini tadın ;amma yanında kalemi ve tertemiz boş bir kağıdı unutmayın... Kalem ile kalın...
Hoşça kalın Öznur Özöncel