Aşk, tanımlanması zor, ancak her birimizin hayatında farklı izler bırakan bir duygudur. Kime göre aşk, kalp çarpıntısından ibarettir; kimine göre ise, kalbin içinde kelebeklerin uçuştuğu anların kendisidir. Bazıları aşkı dünyanın en yakışıklı ya da en güzel insanında bulur, kimisi ise vazgeçilemez bir duygu olarak tanımlar. Herkesin aşkı, kendi deneyimleriyle şekillenen bir anlam taşır. Kimi için aşk, ömür boyu aranan ancak bir türlü bulunamayan bir hisken, kimisi içinse bir sebep ya da sonuç sorgulamadan yaşanması gereken bir duygudur.
Aşk, bazen bir sudur; içtikçe daha çok içmek istersiniz. Kimisi için ise, aşk bir elma şekerine benzer; önce tatlısını yersiniz, sonra ise acı yüzüyle karşılaşırsınız. Ancak aşk, bana göre artı ile eksi kutuplarının buluşması gibidir. Nerede yaşanırsa yaşansın, ister uzak bir ülkede, ister yanı başınızda, aşk, hayatınızdaki en farklı ve en derin duygudur. O duygu, kalbinizde hiç sönmeyen bir ışığa dönüşür ve zamanla büyür.
Aşk aynı zamanda kavuşamamaktır. Mecnun’un gözündeki Leyla, Ferhat’ın gözündeki Şirin’dir. Eskiden, sevdiğinizin evinin etrafında dönüp, sadece onu görmenin hayalini kurmak da aşkın bir başka halidir. Aşk, bazen sevdiğinize dokunmamaya, onu üzmemeye kıyamamaktır. Ve tabii ki, sevdiğinize bakmaya doyamamaktır.
Ancak günümüzde aşk, adeta bir fast food kültürüne dönüşmüş durumda. Bir gün başlar, ertesi gün biter. Ardından, bir başka kişi etrafında dolanır. Yeni nesil, aşkla hevesi, hoşlanmayı karıştırmaya başlamış gibi görünüyor. Oysa aşk, hayatımızda yalnızca bir kez yaşadığımız, eşsiz bir duygudur. Aşkı bulan, sevdiğinin kıymetini bilmelidir. Sevilen ise, karşılıklı duygular varsa, fazla naz yapmamalıdır.
Sonuç olarak, aşk, sevgi ve saygı ile şekillenen bir duygudur. Aşk, sadece bir kez yaşanması gereken bir deneyimdir ve bu deneyimi doğru bir şekilde yaşamak, tüm hayatımıza anlam katar. Aşk dolu bir hayat, mutlu bir yaşamın anahtarıdır. Sevdiğinize değer verin, onun kıymetini bilin ve birlikte geçireceğiniz her anın tadını çıkarın.