Hayat, bir yolculuk gibidir. Herkes bu yolculuğa tek başına başlar, ama bir noktada karşımıza engeller çıkar, düşeriz, bocalarız. Ancak pes etmeden devam ettiğimizde, bir gün bakarız ki yürümeye, koşmaya başlamışız. Yavaş yavaş büyür, hayatta yerimizi buluruz. Gençlik yıllarında, aşkla, sevgiyle, zorluklarla yüzleşiriz. Hayatımızda biriyle paylaşmaya başlarız; evlenir, çocuk sahibi oluruz. Birçok insan, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak, hayatı daha kolay hale getirmek adına yoğun bir çaba sarf eder. Ancak bu çabalar bazen bizi unutur, hayatın yalnızca maddi yönüne odaklanmamıza sebep olabilir.
Başlangıçta temel ihtiyaçları karşılamak için küçük hayallerimiz vardır; bir başımızı sokacak bir ev, bir araba, daha iyi yemekler, güzel kıyafetler... Zamanla bu arzular büyür ve bizi bir çarkın içine sokar. Çalışmaya, daha fazlasını kazanmaya odaklanırız. Ancak bu arayışta bir noktada kendimizi kaybederiz. Kim olduğumuzu, ne istediğimizi ve gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu unutabiliriz. Çoğu zaman, yalnızca daha fazla kazanmanın peşinden gideriz.
Bir yanda aşırı zengin olan insanlar, bir yanda ise geçim sıkıntısı çekenler vardır. Zengin olanlar, biriktirdikleri servetleri genellikle yalnızca kendilerine saklarlar. Hırsları, onları paylaşmaktan alıkoyar. Oysaki paylaşmak, bereketin çoğalmasına, hem maddi hem de manevi bir zenginliğe yol açar. Ancak günümüzde etrafımızda lüks arabalarla gezen, en pahalı kıyafetleri giyen ve en gösterişli evlerde yaşayan insanlar olsa da, birçokları mutlu değildir. Zenginlik, yalnızca bu dünyada geçerlidir. Öbür dünyaya götürülemez, çünkü gerçek zenginlik; kalpte, ruhta ve insanların birbirine olan ilişkilerindedir.
Zengin veya fakir olmanın, insana son tahlilde değişen bir anlamı yoktur. Her insanın yaşayacağı, gireceği yer ve giyeceği kefen aynıdır. Bunu unutmamak gerekir. Zenginliğin, mal ve mülkün bir önemi yoktur. Sonuçta, herkesin son durağı toprak olacaktır. Kimse, bu dünyada sahip olduğu şeyleri öbür dünyaya götüremez.
Hesap vakti geldiğinde, sahip olduğumuz mal, mülk değil; bu malları nasıl kazandığımız, nasıl harcadığımız, neler yaptığımız önemli olacaktır. İyi işler yaparak, başkalarına yardım ederek, kendimizi ve çevremizi geliştirdiğimizde gerçek huzura ulaşırız. Kötülük yaptığımızda, kul hakkına girdiğimizde ise, bu dünyada olmasa da öbür dünyada hesap sorulacaktır. Yolsuzlukla, hırsızlıkla kazandığımız her kuruş, bir gün bizlere geri dönecektir. İki dünyada da huzurlu olmak için, kalbimizi ve gönlümüzü temiz tutmalıyız.
Sonuç olarak, hayat sadece para ve mal biriktirmekten ibaret değildir. Gerçek zenginlik, insanlara yardım etmek, iyilikler yapmak ve doğru yolda ilerlemektir. Ne verirseniz, o gelir. Çünkü hayatın anlamı, başkalarına verdiğiniz değerde, paylaştığınız sevgide ve gösterdiğiniz saygıda gizlidir. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada huzuru ve mutluluğu yakalayabilmek için, önceliğimiz insan olmak, doğru bir yaşam sürmektir.
Sevgi ve saygılarımla.