Anadolu binlerce yıllık tarihi ile bütün dünyanın uygarlık özeti gibidir.
Yaşanılan olaylar, kültürel geçmişinde yer alan öğeler ile gelecek yıllara eşsiz bir bakış açısı verir.
Hikayeler, masallar canlı cansız tüm varlıklar ile anlatılır.
Her anlatımda zenginleşir içi bollaşır.
Mesaj her insana uygun hale gelir.
Anadolu kültürü birazda budur; ‘’ Bildiğini öğretmek, elindekini bölüşmek.’’
Neyin varsa neyi anlatabilirsen, esası dinlemek üzerine kurulu gözlem ile zenginleşen derin bir kültürdür Anadolu…
Anadolu felsefesini Üstad Yaşar Kemal’den bir alıntı ile özetlemek istiyorum.
‘’Anadolu’da kurtlar bir beladır.
Bir kurt, bir koyun veya keçi sürüsüne dalar, kurt sadece bir tanesini alır götürür ancak bütün sürüyü parçalar.
Kurt dalmış sürüden artık hayır yoktur...
Koyundan, keçiden başka geçimi olmayan Anadolu köylüsü,
eğer sürüsüne böylesine kurt girmişse çöker, biter, açlıkla karşı karşıya kalır.
Bu nedenle kurt gittikten sonra, sabah olduğunda sürü sahipleri gördükleri manzara karşısında donar kalır
ve içleri kurda karşı kinle, öfkeyle dolar…
Bu durumda köylü, kurttan öcünü almak ister. Atlarına binerler, köpeklerini, iplerini alırlar, kurt avına çıkarlar.
Kurtları intikam için diri yakalamaktır en büyük amaçları.
Usulünü de bilirler ve sonuçta kurtları diri diri yakalarlar.
Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda bir fiske bile vurmazlar.
Kurdu hiç incitmezler.
Yalnız sağlam bir telle ya da kirişle kurdun boğazına bir çıngırak takarlar ve kurdu okşayarak,
sırtını sıvazlayarak ve sevecenlikle öperek salıverirler.
Boğazı çıngıraklı kurt sevinerek, koşarak ayrılır köylülerden.
Ancak çıngıraklı kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz çünkü çıngırak sesini duyan her hayvan önceden kaçar,
kurt ise boğazında çıngırak, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca boşu boşuna koşar durur.
Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra zayıflıktan güçsüz düşer ve sonunda bağıra, bağıra, bağıra ölür.
Bu, insan aklına gelen işkencelerin, zulümlerin en korkunçlarından birisidir.
KURT ANCAK AÇ KALINCA ANLAR, BOYNUNA ÇINGIRAK GEÇİRİLİRKEN KENDİSİNİ OKŞAYANLARIN, SIRTINI SIVAZLAYANLARIN VE KENDİSİNİ SEVECENLİKLE ÖPENLERİN NİYETİNİ.
ANCAK İŞ İŞTEN GEÇMİŞTİR…
Kısaca mesaj, İnsanın gökyüzüne ve insanların sözlerine bakacak vakti olmalıdır. Gerçeği aramak hiç de kolay değildir. Hoşlanmadığımız sözleri duymamız ve onları düşünmemiz ile anlam kazanır yaşam.. Unutmayalım; ‘’ İnsan kendini tanıdığı anda yeniden doğar.’’ Çevremizde yeniden doğmamızı sağlayacak dostlar olması dileğiyle Anadolu’dan çok güzel bir söz ile bitireyim;
“Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse; her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse; her kümesten bir tavuk, eğer köylü verirse; güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse!”
Esen kalın, varolun…